17.BÖLÜM ( Ortak )

99 4 1
                                        

Sevgilimi bulmanın verdiği keyifle yayladan çıktık. Şehir merkezine indiğimiz zaman Selvi'nin eve doğru yol aldım.

Kapıda durduğumda Selvi ile arabadan indik ve eve yürümeye başladık. Selviye dönüp "bence babanla konuşmalıyız." dediğimde şaşırmış bir halde bana bakıyordu.

"Ama bunun için biraz erken değil mi?" Dedi

"Birbirimize bu kadar geç kalmışken daha fazla bekleyemem" dedim

Bana korku ile bakıyordu sanki bu konuda babasından çekiniyormuş gibiydi. Ağzını araladı ve fısıldayarak "Olur, konuşalım" dedi.

Kapıyı çaldığımızda biraz bekledikten sonra kapı açıldı ve annesinin Selvi'nin üzerine atılması sarılması içimi acıtıyordu. Haklıydı iki gecedir kızdan haber alamıyordu.

Onlara yalan mı söylesek diye düşünürken annesi

"Seni öldürecekler diye çok korktuk canım kızım" diyerek öpücükler kondurmaya başladı.

Nasıl öğrendiğini bilmiyordum fakat onları da aradıklarını o an öğrendim.

Beklemek istemiyorum artık diye düşünüyordum. Selvi'nin babasının yanına gidip onların yaylada olduklarını mağarada sakladığımızı en kısa zamanda öleceklerini söyledim. Bana kafasını sallayarak "Onlara benim çektiğim acıları çektirmek istiyorum" dediğinde şaşırmıştım pamuk gibi bir adamın bu şekilde sinirlenmesine..

"Beni onlara götür" dediğinde Selvi babasının elini tuttu ve "Hayır baba oraya gitmeni istemiyorum ne olur yanımda kal" dediğinde babasının sıkıca ona sarılmasını izliyordum.

O kadar imrenmiştim ki onlara çünkü benim ailem benimle zor görüşüyordu. Halbuki şuan anne baba sevgisine o kadar ihtiyacım vardı ki

Onlara öyle bakarken annesi durumu farketmiş olacak ki yanıma oturup bana sarıldı. Sarılması ile gözyaşlarım akmaya başladı.

Bir süre öyle durduktan sonra geri çekildim ve babası da bana sarıldı. İkimizde geri çekildiğimizde dışardaki balkona geçtik. O huzurlu ortamdan sonra artık bir karara varmıştım. YUVA KURMAK.

Onları o şekilde gördükten sonra geleceğimizin olduğunu düşünüyordum.

—————————

Ertesi gün dükkanı açtığımda çalışan amca artık çalışamadığını ve yerine birini bulmamız gerektiğini söyledi. Aslında işlerimiz ağır değildi fakat yoğunluğa tek başına yetişemiyordunuz.

Hemen iki kişi için eleman ilanı yapıştırdık cama iki gün camın üzerinde yazı kalmıştı. İkinci gün amca yanımıza geldi ve "bir çift iş görüşmesine gelmişler." dedi

Selvi onları duyduğunda hemen içeri çağırdı. İçeride onları masanın önündeki sandalyeye oturttu.

Bu kişilerin çift olması beni beni biraz huzursuz etsede çalışıp para kazanmaya ihtiyaçları vardı. İşe alındıklarını söyledik ve sigortaları için evrak listesi verdik. O kadar mutlu oldular ki işsiz bir insanın ne kadar çaresiz olduğunu gördüm gözlerinde

İşveren olmanın üzerinize yüklediği yüklerden birisi ya bizi bırakıp giderlerse duygusuydu. Onlar ve bizim için bir güven sözleşmesi yapacaktım. Selvi'ye bu konuyu açtığımda ilk önce reddetsede birazcık anlatınca mantıklı geldi.

Üç gün sonra evraklarını alıp geldiler. Aynı gün işe başlamışlardı. Günümüz İş yerinde işleri onlara öğreterek geçti. İsimlerine baktığımda Esra ve Fatih olduğunu söylemişlerdi. Fakat soy isimlerine baktığımda Esra Koçak olduğunu gördüm.

Baba adı ise Mustafa idi. Hemen Esra'yı yanıma çağırdım. Aklımdaki soruları yanıtlaması için sormaya başladım

"Esra, Muko holdingle bir alakan var mı?" diye sordum.

Başını öne eğdi "Galiba beni buradan da çıkartacak babam asla kendi ayaklarım üzerinde durmama izin vermiyor" dediğinde olaylar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

"Neden seni girdiğin yerlerden çıkarıyor" dediğimde

"Babam bizim ilişkimizi onaylamıyor fakir olduğunu bizim ailemize layık olmadığını söylüyor. Bu yüzden harçlığımı kesti ve çalışmama engel oluyor bende bu yüzden evi terk ettim. Fatih ile kalıyorum ama onuda evden çıkaracaklar" dedi

Kafamı onaylarcasına salladığımda Selvi'yi çağırdım olanları anlattım. Onunla ortak noktamız bizi çıkaran işyeri Muko holdinge bağlıydı. Selvi de babasının burada onu rahat bırakmayacağını düşünerek ondan birkaç evrak daha istedi.

Babası geldiğinde onu başımızdan savmak için bazı evraklara ihtiyacımız vardı. Ertesi gün iş başı yapılacağı zaman Esra evrakları getirmişti. Ve işe koyuldular

Aradan geçen bir hafta boyunca hiç sıkıntı çıkmamıştı. Ama kapıda lüks bir mercedes durduğunda artık o günün geldiğini anladım.

Arabadan indiğinde kahverengi bir takım elbise ile göbekli eski patronumuz girdi. Esra babasını gördüğü anda korku içinde eli ayağı titriyordu.

Selvi yanına gitti ve elini tuttu. "Sakin ol canım korkmana hiç gerek yok." dedi

Fatih ise delici bakışları ile adamı dövecekmiş gibi bakıyordu. Mustafa bey yok sesli bir şekilde " Yetkili biri ile görüşebilir miyiz acaba" diye kibarca konuşmuştu. Onu tanımasaydım çok beyefendi biri olduğunu düşünürdüm.

"Buyrun beyefendi benim" dediğimde şaşırarak bana bakmıştı. Çünkü benim onun işçisi olduğum için hala işçi olarak kaldığımı düşünüyordu galiba

"Önemli bir konu" dedi Mustafa bey bende onu içeri davet ettim ve Ardımdan Selvi içeri girince "yetkili biri demiştim ama" diye küstah bir cevap verdiğinde "Kendisi patronumuzdur Mustafa bey" dediğimde yüzündeki kızarmayı görmek aşırı zevk veriyordu.

Ardından Selvi toplantı masasına oturdu. Mustafa beyi davet etti. Selvinin yanında ayakta duruyordum Selvi ona haddini daha iyi bildirebilirdi.

Mustafa bey konuşmaya başladı. Benim kızım yapamaz beceriksiz gibi saçma laflar edip onu işten çıkarmamızı istiyordu.

Bende "Mustafa bey kızınız gayet yetenekli fakat onu işten çıkaramayız" dediğimde celallendi "siz bana nasıl karşı gelirsiniz ben sizin dükkanınızı başınıza yıkarım. Benim kızım burada çalışmayacak" dediğinde artık sabrım taşmak üzereydi.

Selvi sakin bir sesle " O bizim ortağımız beyefendi yüzde 5 lik bir paya sahip ancak haklarını devrederse bizden ayrılabilir. Kendisi çalışanımız değil ortağımızdır" dediğinde Mustafa bey şaşkınlığı ile bize bakıyordu.

"Yani şimdi benim kızım sizin çalışanınız değil mi? " dediğinde "Hayır beyefendi o çalışan değil ortağımız" diye yineledik

"Özür dilerim ben sizden böyle birşey istediğim için ama benim ondan başka kimsen kalmadı. O zibidi benden almaya çalışıyor onu benim hayatımda ondan başkası yok." Dedi ve ağlıyordu. Koskoca herif karşımızda 5 yaşındaki bir çocuk gibi ağlıyordu.

Bu işe bir çözüm bulmamız gerekliydi aklıma gelen fikirle söze başladım.

"Mustafa bey yarın akşam yemeğe davet ediyorum sizi kızınızda orada olacak bunları ona da söylerseniz memnun olurum" dediğimde bana kafasını salladı. Ona peçete uzattım gözyaşlarını sildi ve ayaklandı "Yarın akşam görüşürüz müsadenizle " dedi ve dışarı çıktı.

Kasanın önüne geldiğinde kızına baktı ve "hayırlı olsun kızım" dedi ve arabaya binip gitti.

ENGEL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin