17.Bölüm : MELEKLER SENİ BANA YAZMIŞ

42 4 0
                                    

Saat 17.09

Hızla sıçradım yerimden.
"Amine kalksana." dedi Arda.
"Hıh. Kanka babam nerde? İyi mi o?" dedim.
"Baban? Ha Yusuf hoca mı?" dedi. Usulca kafamı salladım.
"İyidir herhalde ne bileyim ben. Okuldan gelir gelmez yattın uyudun. Rüya görmüş olmalısın." dedi. Oh çok şükür rüyaymış babama bir şey olmamış.
"Telefonun çaldıda kanka. O yüzden uyandırdım." dedi telefonumu uzatırken.
"Ha tamam." dedim ve telefonu aldım elinden.
Arayan Semra ablaydı. Gerçekten babama bir şey mi olmuştu acaba?
Hemen Semra ablayı aradım.
Çalıyor...
Çalıyor...
Çalıyor...
Tam kapatacağım anda telefonu açtı.
"Alo Amine'ciğim." dedi.
"Semra abla kusura bakma ben uyuyordum. Hayırdır inşAllah, kötü bir şey yoktur umarım." dedim.
"Amine biz hastanedeyiz Ömer'in çok ateşi var. Müsaitsen gelsen ben buraları pek bilmiyorum, babanda yok." dedi Semra abla.
"Çok geçmiş olsun abla. Ben hemen geliyorum. Bu arada babam nerede?" dedim.
"Yusuf Tokat'a gitti. İşleri varmış." dedi.
"Tamam abla ben hemen geliyorum." dedim ve kapattım. Babam benim söylediklerimden sonra boşanmaktan vazgeçmiş, Semra abladan özür dilemişti. Ve sanırım özür dileme sırası bendeydi.
Hızlı bir şekilde hazırlanıp çıktım. Hastaneye vardığımda Deniz bahçedeki bankta oturuyordu. Beni görür görmez bana koştu ve sarıldı.
"Amine abla Ömer çok hastalandı karnıda ağrıyo birde sıpsıcak." dedi korku ve endişe ile.
"Tamam ablam gel girelim içeriye beni annenlerin yanına götür hadi korkma." dedim. Elimden tuttu, yüzüne bakıp tebessüm ettim ve Semra ablaların yanına geldik. Hastanedeki işlerimiz bitince onları taksiyle evlerine bırakıp bende eve geçtim.
"Hoşgeldin asenam." dedi Eren.
"Hoşbuldum postallı." dedim. İçeriye geçtik. Hastanede olanları anlattım.

Pazartesi günü

Yiğit'le yazışıyoduk, kitap yazıyordu Yiğit ve uzun bir süredir bölüm atmıyordu.
-'Ömrüm sen yeni bölümü ne zaman atacaksın?' yazdım.
-'Ya canım çok eriniyorum.' yazdı.
-'Ya ama erinme lütfenn.' yazdım.
-'Tamam bir şartla yazarım yeni bölümü.' yazdı. Acaba ne isteyecekti? Vallaha çok merak ettim.
-'Evet söyle bakim.' yazdım.
-'Beni öpersen yazarım.' yazdı.
-'Tamam yarın öğlen arası buluşursak öperim ama söz ver yazacağına.' yazdım.
-'Tamam canım söz. Sende söz ver.' yazdı.
-'Söz.' yazdım. Ay çok heyecanlandım nasıl öpim şimdi ben onu. Heyecanlanırım. Afallarım. Komik duruma düşerim. Rezil olurum. Ayh ne kadar kötü ihtimal varmış.

Ertesi gün Okulda

Hayat'ın yanına gittim.
"Hayat ben Yiğit'e onu öpeceğime söz verdim." dedim.
"Uwuu." dedi. Hay ben sizin varya. Burda yardım istiyoz, napacam az yardım et diye şunun yaptığına bak.
"Ya kankaa." dedim.
"Tamam tamam. Bu öğlen mi?" dedi.
"Evet." dedim. Gülmeye başladı.
"Vallaha kanka afedersin ama nah öpersin, utanırsın sen." dedi.
"Ya of ya, bir sus." dedim.
Yiğit arkadaşlarıyla okuldan kaçıp internet kafeye gitmişti. Ordan gelecekti buluşacağımız yere.
Derslerimiz boş olduğu için sınıfları birleştirdik ve akıllı tahtadan halay açıtık. Sadece İkbal ve ben doğru dürüst çekebiliyoduk yemin ederim, diğerleri sondaydı. Hani düğünlerde halayın sonundaki her şeyi bozan çocuklar olurya o çocuklardan bir farkları yoktu.
Hafsa'nın telefonundan açıp baktık Yiğit yeni bölümü yayınlamıştı. Hafsa, Hayat ve ben benim sırama oturduk sıkış tıkış kafamıza benim hırkamı geçirdik, ben sadece üçümüzün duyabileceği bir şekilde okumaya başladım yeni bölümü.
Yiğit sözünü tutmuştu, sanırım sıra bendeydi.

Öğlen arası

Buluşma yerine yaklaştığım zaman karşımdaki ağacın orda gördüm Yiğit'i. Hemen buşluşacağımız sokağa gittik. Önden o arkadan ben gittim sokağa vardığı zaman durdu Yiğit bana döndü.
"Merhabaa." dedim.
"Merhaba." dedi. Bir süre gezdik bu şekilde sohbet ederek, Yiğit konuşuyo ben dinliyorum cevap veriyorum sorduğu sorulara falan klasik şekilde. Aynı sokakta 4-5 tur atıyoruz genelde.
"Bir anlaşma yapalım mı?" dedim.
"Ne anlaşması?" dedi.
"Sen sana ait bir şeyi bana emaneten vereceksin bende sana vereceğim." dedim.
"Tamam olur." dedi.
3-4 tur attıktan sonra.
"Buda son tur olsun yoksa geç kalırım okula." dedim. Sadece ben geç kalırım çünkü Yiğit eve gidecek okula gelmeyecek.
"Tamam." dedi. Son tur boyunca Yiğit'i çok fazla dinleyemedim iç sesimle cebelleşiyodum. Hatta izin verin biraz iç sesimle konuşayım.
Ya Yiğit verdiğim sözü unutursa. En iyisi ben hatırlatayım. Ne desem ki? 'Şşt fıstık uzat bir yanak.' desem, off Amine keko musun sen? 'Öpiyim mi?' desem, odun musun Amine sen? Ne desem ki çocuğa? Birden öpsem pat diye habersizce. Yok öylede olmaz şimdi şoka falan girip bayılır Allah korusun. Ya ne desem ki.
"Hadi o zaman burdan ayrılalım." dedi Yiğit. O anda çabucak düşüncelerimden sıyrıldım. Derin bir nefes aldım.
"Sözümü tutayım mı?" dedim. Ya 'Sözümü tutayım mı?' ne ya? 'Söz vermiştimya sana öpeyim mi?' desem daha iyi olurdu.
"Ha bak iyi hatırlattın." dedi ve yanağını uzattı. Yanağına bir buse kondurup hızlıca koşarak oradan uzaklaştım. Napayım utandım, afallamaktan korktum o yüzden kaçtım.
Okula döndüğümde Hayat koşarak yanıma geldi.
"Noldu kız? Öptün mü?" dedi.
"Evet ama sonra kaçtım." dediğim anda gülmeye başladı. Göz devirip oradan uzaklaştım. Olanları anlattım tabii her şeyi değil anlatamayacağım şeylerde var yani 😉.

Ertesi gün

Yiğit'le yazışıyorduk yine. Şaşırdık mı? Hayıır.
-'Kusura bakma öptükten sonra kaçtım. Afallamaktan korktumda.' yazdım.
-'Belli oluyodu utandığın.' yazdı.
-'Yerimde sen olsan sende utanırdın.' yazdım.
-'Yarın görürüz o zaman.' yazdı. Benide gaza getirmiş bulundu.
-'Görücez o zaman hadi bakalım.' yazdım.
Bir dakika ya ben az önce beni öpmesi için söz mü verdirdim? Ya off şimdi kesin yanında kıp kırmızı olacağım.

Ertesi gün Öğlen arası

Buluşacağımız sokağa vardık. Biraz gezdik. Ben Yiğit'e bir bandana, bir yüzük ve eski bir kolyem vardı kopmuştu ucundaki kalbi ufak bir zincire takmıştım onu verdim bandana hariç diğer ikisini emanet olarak verdim bandana tamamen onun olsun istedim benden ona bir hatıra ama ona söylemeyi unuttum, oda bana 2 tane bileklik verdi emaneten.
Tam cesaretimi topluyorum 'Elini bu sefer tutacağım.' diyorum sonra korkup vazgeçiyorum. Tam kendimi gaza getiriyorum 'Hadi kız Amine sanki ne var bunda alt tarafı elini tutacaksın.' diyorum elini tutmaya yelteniyorum sonra tüm cesaretim kırılıyor birden. Sanırım vazgeçmeliyim elini tutmaktan, utanıpta tutamayacağım çünkü hiçbir zaman :'( .
Bir süre gezdik.
"Sen bana bölüm yazmak için rüşvet kabul ettiğini en baştan söyleseydin ohoo." dedim elimi sallayarak.
"Ne bileyim o an geldi aklıma."
"Ha bak iyi hatırlattın." dedi ve birden öptü Yiğit. Tabi benim içim gitti o an kalbimin sesinden Yiğit'i dinleyemedim. Hatta korktum ya kalbimin atma sesi onada gittiyse diye.
"Ay bak şuan çok utandım hemen kaçmalıyım." dedi dalga geçerken Yiğit.
"Ya napayım birden utandım ben." dedim.
Biraz daha gezdik. Tam ayrılacaktık okula gitmek için.
"Bir kez sarılayım." dedim. Sessiz söylemiş olmalıyım ki cevap vermedi. Kollarımı açıp Yiğit'e doğru gittim. Hemen sarıldı oda. Başımı omuzuna koydum, kokusunu çektim içime.
"Ben seni çok seviyom." dedim.
"Bende seni." dedi. Kendimi geri çektim.
Yiğit'in gözlerine baktığımda, yanında durduğumda, sarıldığımda, öptüğümde içimde olan bu güzel his normal mi sizce? Kalbimin bu kadar hızlı atması normal mi? Kendimi bu kadar mutlu, bu kadar güvende hissetmem normal mi? Resmen hayattaki tek şansım Yiğit'ti benim. MELEKLER SENİ BANA YAZMIŞ...🥀

***

Kitabımı okuduğun için teşekkür ederim güzel insan...❤❤❤

(Yazardan not= Lütfen oy vermeyi unutmayın. Kitabım için görüşlerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.🤗)

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin