"O sahneyi kafamdan çıkaramıyorum." Bileğimdeki buzu kafasına fırlattım heeseung'un. "Sussana!"
Daha da çok gülmeye başlayınca göz devirdim. Muhteşem düşüşüm ardından beni odama kadar çıkarmış ve bileğime koymak için minibardan buz çıkarmıştı.
Şimdi yanımda oturmuş, dalgasını geçiyordu.
Aptal, diye geçirdim içimden. Bana yaklaşmaya devam ettikçe ona daha çok bağlanıyordum. Beni kafesine hapsediyordu. Tam bir çözüm bulup kaçacakken engel oluyordu buna.
Bu şapşal hareketlerin bile sana daha çok aşık olmamı sağlıyor, deseydim tekrar aynı gülümsemeyi sunar mıydı bana?
Seninle olan her saniye cennetten bir hediye, der miydi?Sanmıyorum. Beni bir arkadaş, hatta belkide kardeş gibi görüyordur. Hayallerimin hep hayal olarak kalacağını çok önceden anladım ben. Ama vardır ya her insanın içindeki, son dakikaya kadar bekleme hissi. Nefret ediyorum bu histen.
"Ne düşünüyorsun kara kara?" Oturduğu yataktan kalktı ve sandalyede olan montunu aldı. "Hiç." dedim omuz silkerek. "İyi o zaman aşağıya iniyoruz." Pörtlettiğim gözlerimi bir onda bir de ayağımda gezdirdim.
"Sakatım görmüyor musun? Hiç bir yere gidemem." Göz devirdi. Bana? Göz devirdi. Tekrar ediyorum, bana?
Kolumdaki saati çıkarıp ona fırlatmayı planlarken fark etmiş olacak ki elleri ile yüzünü kapadı. "Yalnız iletişimi şiddetle kurarsak sen zararlı çıkarsın."
Derin bir nefes verdim ve saati geri koluma taktım. Tereddütle ellerini indirdi. "Tamam öldürmeyeceğim." Bu sefer yanıma gelip karşı yatağa oturdu.
"Jake yazdı. Kayaktan dönmüşler aşağıda bir şeyler yiyorlarmış. Bizi de çağırdılar ve ben kurt gibi açım." Bir kaç saniye tek kaşını kaldırarak beni süzdü. "Ne var?" dedim kafamı başka bir yöne çevirerek.
"Şöyle bir baktım, pekte ağır durmuyorsun." Hızla önümde eğildiğinde şaşkınca ona baktım. Ne yapıyor anlamadım. Tabi sonra dank etti kafama.
"Aptal mısın? Sırtına felan çıkmam." Ellerini ile gel gel işareti yapmaya devam etti. "Eğer şimdi gelmezsen aç kalırsın ve akşam da biz eğlencedeyken odada sıkılırsın. Ayrıca açlık ve susuzluktan da bayılır gidersin şurada."
Dediklerini kafamda tarttığımda haklı tarafı ağır basıyordu. Bu yüzden kafamı sallayıp önce kollarımı boynuna, sonra da bacaklarımı belinin etrafına sardım.
Bir anda ayağa kalktığında hafif devrilecek gibi olsam da toparladım. Odadan çıkıp asansör düğmesine bastı. Fakat düğme yanmadığı için bir iki dakika asansörü çağırmakla uğraştık ve en sonunda bir görevlinin gelip arızalı demesiyle fark ettik durumu.
"Ne yapacağız?" sorduğum soruya güldü. "Sırtımda elli kilo birisi ile beş kat merdiven ineceğim." dedikleri biraz beni kırmıştı. Ayrıca elli kilo gayet de zayıf.
"Yapmak zorunda değilsin. Yeji'yi ararım ve bana bir kaç bir şey getirir." Reddetmesini ve kahramanca o beş katı inmesini beklerdim, hızla kafasını aşağı yukarı sallamasını değil.
"Olur. Kartı ver." Kaşlarımı çattım. "Sende değil miydi?" "Yoo."
"Hem yemek diyorsun hemde oda kartını unutuyorsun. Nasıl birisin sen?" Sırtında tepinmeye başlayınca dengesini bir kaç kez kaybetti. Fakat toparlamıştı."Sus artık. Mecbur merdiven kullanacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love tonight, heerina
عشوائي"Bu gece tek istediğim şey, senin sevgin." heeseung x karina wiihoonps 2022