24

298 35 15
                                    

"Seni özleyeceğiz." Ryujin, winter'a sarıldıktan sonra içten bir şekilde konuşmuştu. Sıra bana gelince gergince gülümsedim.

"İsteyerek gitmediğini biliyorum." dedim. Buna karşılık gülümsemekle yetindi. "Benim bu hayatta seçme şansım yok. Ama senin var karina. Bu şansı iyi kullan ve heeseung." deyip duraksadı.

Heeseung hakkında konuşmak ikimiz için de fazlasıyla riskliydi. Çünkü ikimizde onun sınırlarında dolaşıyorduk. "Heeseung seni seviyor. En azından onu benim gibi kaybetmezsin diye umuyorum. Kendine iyi bak."

Dedikten sonra gidecekti fakat onu kolundan tuttum. Kendime çekip sarıldığımda anında kollarını bana dolamıştı. En yakın arkadaşlar olarak anılmasak da, aynı yolun yolcularıydık bir yerde.

Son kez gülümsedikten sonra herkese el salladı ve arkasını dönüp gitti. "En iyisini yaptın." Arkamdan gelen ses ile oraya döndüm. Heeseung memnun bir şekilde başını sallamıştı.

İlk bahar'ın gelmesinden midir bilmem ama bir sıcak oldu buralar.

_

"Sanırım benden hoşlanıyorsun." dedi oturduğu yerde dikleşirken. "Susar mısın? Utanıyorum." Ellerim ile yüzümü saklamaya çalıştığımda ortaya bir kahkaha patlattı.

"Komik olan ne?" diye sorduğumda bu kahakahaların yerini basit bir tebessüm almıştı. "Tatlısın." Yanaklarımın yandığını hissediyordum. İçimdeki bu garip duygu harekete geçerken ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Söyle bakalım, benden ilk ne zaman hoşlanmaya başladın?" Sorduğu soru üzerine önümde duran ıslak mendil paketini ona fırlatırken konuştu. "Tamam ya kızma."

Gülümsedim. "Anlatıyorum. Seni ilk gördüğümde saçların tamamen siyahti ve sanırım okul gezisindeydik. Sahilde limbo oynuyordunuz ve o zamanlar birinci sınıf olduğum için yeji ve ryujin ile yeni yeni tanışıyordum."

Beklenti ile bakarken göz devirdim. Devam ettim sonra. "Sanırım oyunu kazanmıştın çünkü etrafta koşuşturuyordun çocuk gibi. Ben ise uzaktaki kumlara oturmuş izliyordum seni. Sonra göz göze geldik ve sanırım bana gülümsemiştim. O günden sonra aklımdan çıkmadın."

Şimdi ise bana ilk günkü bakışlarını sunarken ona nasıl aşık olamam, diye düşünüyordum. Bir kaç dakika sadece onu izledim. O da beni izledi.

Saatler, günler, haftalar, aylar geçse de onu izlemekten sıkılmamıştım ben. Ömrümün sonuna kadar da sıkılmayacaktım. Heeseung'u sevmek hakkımdaki en harika şey olabilirdi.

"Senden sadece hoşlanmıyorum karina." dedi iyice kalınlaşan sesi ile. "Bu duyguya ne denilir bilmiyorum ama bende çok şeyi değiştirdin. Bana gerçekten diğer insanları görünce hissetmediğim şeyleri hissettiriyorsun. Sanırım ben, seni seviyorum."

Karnımdaki bu kelebekler kanat çırpmaya devam ederken ben sakin gözükmeye çalışıyordum. Bu sözler her ne kadar özel gözükmese de, bana tüm dünyayı veriyordu.

Hayatımın sonuna kadar heeseung yanımda olacaksa, hiç bir şey istemiyorum. Para, şöhret, herhangi biri. Bunlar yanımda o olmadan hiçbir işe yaramıyor.

Ben heeseung'u istiyordum. Ona ait olmayı ve ölene kadar onun da bana ait olmasını istiyordum. Ben sadece onun olayım istiyordum.

Dakikalar sonra tekrar konuştu.
"Ve şunu bilmeni isterim ki,

Bu gece tek istediğim şey, senin sevgin."

________________

böyle bir finalle gelmek istemezdim ama neredeyse bir yıldır hayatım büyük bir çöküşte. Nereye gittiğini bilemiyorum ve kontrol edemiyorum. Umarım okuduğunuz tüm bölümleri sevmişsinizdir. Kitabi kütüphanenize eklemeniz bile o kadar değerli ki benim için. Bildirimlerinizi gördüğümde moralim bir nebze düzeliyor. En kısa zamanda başka bir ficte görüşmek üzere sizleri seviyorum.

love tonight, heerinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin