10

280 34 28
                                    

"Sizin gibi şerefsiz görmedim ben!" Ryujin hepimizi lobideki koltuklara oturtmuştu. Kendisi de ayakta durmuş bize fırça atıyordu.

Jay, umursamazca ayağa kalktı. "Kendin gittin. Kimse sana minho ile aynı takımda ol demedi." Ardından ayrıldı aramızdan.

Aslında haklıydı. Kimse ona git dememişti. Kendi isteğiyle takım değiştirmiş ve minho'nun takımına da kendi gitmişti. Bu konuyu daha sonra kurcalamak için rafa kaldırdım.

Fakat şimdi önemli olan şey, on dakika içerisinde başlayacak kahve servisiydi. Ben de ayaklandım bu sebeple.

"Birazdan kahve servisi başlayacak. Hepsinden tatmak istiyorum. Görüşürüz." Yanlarından ayrılacakken arkamdan seslenen ning'e döndüm.

"Ama yarım saate dağdan kayak ile kayacağız ve bir saati alır inmemiz. Kaçırmak istemezsin." Doğru ya, burası bir kış tatili yeriydi. Aslında kayak pek umrumda değildi. Sıcak içecekler için geldim diyebilirim.

Biraz ileriden gelen winter ile yüzüm güldü. Giydiği kahverengi çizmelerinin içinde siyah çorap ve kahverengi bir kadife etek vardı. Üzerindeki siyah çizgili kahverengi örgü kazağı gördükten sonra bu kızın gerçekten modadan anladığını düşündüm.

Birbirimize sarıldık ardından o, ning'e ve yeji'ye de sarıldı. "Birazdan kahve servisi başlıyor, katılmak ister misiniz?"

Gözler anında benimki ile neredeyse aynı sözleri söyleyen winter'a kaydı. Aklımı okuyor diye düşündüm. Aklımı okuyor ve bu inanılmaz.

Yeji de oturduğu yerden kalktı. "Üzgünüm, kayak etkinliğine katılmak istiyorum." deyip asansöre doğru adımladı. Ning de peşinden gitti.

Ryujin zaten çoktan gitmişti. Jake ise ortalıkta yoktu. Büyük ihtimalle uyuyordu. Şuan lobide birtek ben, winter ve heeseung kalmıştı.

"Kahve içmek harika olur." dedikten sonra winter'ın koluna girdim. Heeseung ile mümkün olduğunca konuşmamaya çalışıyordum. "Sen de gelmek istermisin heeseung?"

Hayır, bu kız ile tamamen farklıyız.

Şaşkınca çattım kaşlarımı. Heeseung ise gayet rahat bir tavır takındı ve yanımıza geldi. "Kahve içmek harika olur değil mi?" deyip önden yürümeye başladı.

Kendi söylediklerimi gözümün içine bakarak tekrar söyleyince biraz hatta oldukça sinir olmuştum. Görelim bakalım kim daha harika.

__

Kahve servisi başlayalı yirmi dakika olmuştu. Yani diğerleri çoktan gitmişti. Ve son yirmi dakikadır winter, heeseung ile samimiyete geçmeye çalışıyor, heeseung'da geçen günün aksine samimiyetten kaçınmıyordu.

Resmen flört edişlerine şahit oluyordum. Ve sadece, sadece kalbimi yakıyordu bu gördüklerim. Her bakışlarında ayrı bir delik açılıyordu kalbimde.
Buna katlanmak ise en zoruydu.

"Ben biraz hava alacağım." dedim. Hızlıca yanlarından uzaklaşırken winter kafasını kaldırmamıştı bile. Heeseung, ona bakmaya gücüm yoktu.

Dışarı çıktığım anda suratıma vuran rüzgar ile titredim. Elimdeki kahveden bir yudum aldım. Neden? Kalbe söz geçirmek bu kadar zor.

"Kapalı alan fobin falan mı var? Sürekli gidiyorsun?" Arkamdaki ses bana hem huzuru hem de acıyı bahşediyordu.

Derin bir nefes verdim. "Sana fobim var." dedim sessizce. "Duyamadım?" Duymuştu. Gayet iyi duymuştu. Eğer duymasaydı sırıtmazdı pis pis.

"Yumruklarımla duyurmama ne dersin?" Kahveyi çöpe fırlatırken bir iki adım geriledi. "Tanrı korusun." Gülmek istedim fakat sinirli olduğumu belli etmeliydim.

Hızlı adımlarla omuz atıp yanından geçtim fakat bir söz vardır 'Hızlı parlayan hızlı söner' yerdeki buzun üstünde fena kaymıştım.

______

öyle bir söz varmı bilmiyorum ama uydurdum ehe

ayrıca bir süre aktif olmayı düşünmüyorum <3

love tonight, heerinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin