"TEYZE OLUYORUM!"
"BABA OLUYORUM!"
Yağmur, anılla aynı anda bağırmamızdan rahatsız olmuşcasına yüzünü buruşturdu. Sevinçle anıla dönüp ellerimi uzattım. Bir nevi çak yapmaya çalışıyordum. Canım eniştem yapmak istediğimi hemen anlamış kocaman ellerini minnacık ellerime çarptırarak ses çıkmasını sağladı. Sevinç danslarımdan birini yaparak ayakkabılarımı yerde kaydıra kaydıra yağmura doğru ilerledim.
"Kızıııım! Neyine somurtuyorsun ya! Anne oluyorsun anne! Aloooo!!"
Durgun bakışlarını önce bana sonra anıla doğru çevirdi. Derince bir nefes verirken kaşlarımı çatarak yaptığım dansı sonlandırdım. Anıl yağmurun ayakucunda durmuş tepkisiz bir şekilde yüzüne bakıyordu.
"Siz iyi misiniz arkadaşlar? Hamile olduğuna sevinen sadece biziz yağmur. Neyin var?"
"Anıl benden bir şey saklıyor."dedi birden. Bakışlarım anılı bulurken omuzlarını silktiğini gördüm. Neler dönüyordu bu ikisinin arasında?
"Ne saklıyorsun enişte? Söyle de şu gergin hava bir an önce bitsin."
Anıl konuşmak için cümleye gireceği sırada aralanan kapıyla hepimizin bakışları haliyle kapıya dönmüştü. Kerem parlak gözleriyle odaya giriş yaparken ne oldu dercesine yüzüme baktı. Gözlerimi kısarak sessiz kalmasını ima ettim.
"Geçmiş olsun Yağmur."
Keremin fısıltıyla çıkan sesine gülümsedim. Anıl başını sallayıp teşekkür ederken yağmur sessiz kalmayı tercih etmiş kolundaki serumla oynamaya başlamıştı.
"Ay tamam neyse ne! Keremle birlikte kapının önünde sizin barışmanızı beklicem. 15 dakika içinde konuşup anlaşmazsanız yemin ederim anneannemi arar buraya çağırırım."
Ikisinden de aynı anda "sakın ha" cevabını almamla memnuniyetle sırıttım. Oldu bu iş! Yağmura kısa bir öpücük atıp keremin kolunu tuttum. Resmen ordan oraya sürüklediğim birine dönmüştü çocuk. Kıyamam...
Odadan dışarıya çıkıp arkamda kalan kapıyı yavaşca kapattım. Kapıdan birkaç adım uzaklaşırken keremin sıkıntıyla kolundaki saatini kontrol edip durması dikkatimi çekti.
"Özür dilerim seni de buraya kadar sürükledim peşimde."
"Önemli değil. Gelmeyi ben istedim."
Başımı salladım. Ne konuşacağımı bilmiyordum...
"Yarın sabah erken bir saate antreman koymuşlar."dedi konu açmak istercesine. Kollarımı birbirine bağlayıp ona doğru baktım.
"Yarın sana kahvaltı ısmarlayayım mı?"
"Ha?"
Öyle şak diye sorulur mu be kızım. Ürküttün ceylanı işte.
"Yani şey antrenmana giderken aç acına gitme diye dedim. Tepende de güneş mazallah bayılır düşersin."
Gülerek bir süre yüzüme baktı. Bakışlarımı kaçırdım utanarak.
"Oluur. Telefonunu versene."
Başımı sallayıp çantamın içinden telefonumu çıkardım. Fenerbahçeli telefon kabına ters bir bakış atıp şekilli parmaklarını ekranın üzerinde gezdirdi. Lan yoksa sosyal medya hesaplarıma mı bakıyordu?!
"Napıyosun?" diye sokuldum. Ne yazık kı ekranı görmek için biraz daha yaklaşmam gerekiyordu. Son bir hamleyle parmak ucuma yükselip iyice sokuldum. Ekranda beliren twitter hesabımla hızlıca eline uzandım. "Çok büyük terbiyesizlik denir buna ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMİN | Kerem Aktürkoğlu
FanfictionZıt kutuplar ne zamana kadar birbirlerini çekebilir... #1 futbol #1 fenerbahçe #1 spor #1 galatasaray #1 hafsanursancaktutan #1 halildervişoğlu #1 taylanantalyalı #1 anılberkbaki #1 keremaktürkoglu