Keremle birlikte olduğumuz gecenin sabahı fatih hocanın telefonuyla erkenden uyanmak zorunda kalmıştık. Mukemmel bir kahvaltı yapma planımızı maalesef sonraya erteleyerek keremi uğurlamıştım... Evde yalnız başıma durmak istemediğim için de yağmurlara gelmiştim işte.
Elimdeki içi ıhlamur dolu kupayı avucumda sararken kocası olan enişteme kahvaltı hazırlamaya çalışan yağmura baktım. Üzerindeki fıstık yeşili geceliğiyle dolaptan aldığı patatesleri dikkatli bir şekilde soyup çabucak doğrayarak pencerenin önünde duran ocağın üzerindeki kızgın yağın üzerine bırakıyordu.
"Sabahın köründe neden geldin acaba sorabilir miyim?"diye konuştu. Ihlamurumdan bir yudum daha alıp başımı salladım.
"Fatih hoca keremi arayınca o da erkenden gitmek zorunda kaldı. Bende seni özlediğim için sana geleyim dedim."
"Yalancısın gökçe. İşin düşmese ya da dedikodun olmasa bana uğramazsın sen."
Gülerek başımı salladım. Beni bu kadar iyi tanıyor olması hiç hoş değildi (!)
"Yaaa yağmuuuur."dedim dudaklarımı büzerek. Bir anda patatesi soyma işini bırakarak bedenini tamamen bana döndürmüştü.
"Bir haltlar yemişsin sen."dedi gözlerini kısarak. "Çabuk dökül bakalım ne oldu?"diye devam etti.
Bakışlarımla ocaktaki tavayı işaret ettim. Patatesleri almazsa yangın çıkabilirdi çünkü... Yağmur elindeki bıçağı hızlıca tezgaha bırakırken tavanın sapından tuttuğu gibi kenara bıraktı. Gülmeden edemedim. Şu haliyle bile iki çocuğuna kahvaltı hazırlayan sınıf annesine benziyordu...
"Kocan yok mu?" Anıl umrumda bile değildi. Tek amacım konunun değişmesiydi.
"Uyuyor kalkar birazdan."
"Tan nerde?"
"Sanane gökçe?"diye soludu. Gözlerimi devirip altımdaki saldayeyi geriye iterek ayağa kalktım.
"Herkes uyanmalı artık. Uyananlara haksızlık bu!"
"Şşş bağırma."dedi hızlıca. "Dün gece uyuyamadı bırak biraz daha uyusun."
Dudaklarım şokla aralanırken yağmurun yine neyi yanlış anladın gerizekalı bakışlarına maruz kalmıştım.
"Oha grup mu?"
Yağmur can havliyle yanıma gelip elindeki kızgın yağda beklemiş olan kaşığı sertçe koluma bastırırken aynı zamanda bağırmamam için de eliyle ağzımı kapattı. Acıyan kolumla beraber yağmurun elini ısırdım.
"Ne grubu?"
Üzeri çıplak bir şekilde esneyerek mutfağın kapısına yaslanmış olan anılı fark etmemizle yağmurun elini ittirip gülümsedim. Yağmur da kızarmaktan kömüre dönmüş patatesleri almaya dönmüştü hemen.
"Ne grubu?" dedim gülerek.
"Sen dedin ya demin?"dedi
"Yooo demedim."
"Dedin ya."
"Demedim enişte."
"Ben yanlış mı anladım o zaman?"
"Amaaan klasik gökçe işte hayatım."diye araya girdi yağmur. Minnet dolu bakışlarımı yağmura çevirirken anılla öpüştüklerini görmemle gözlerimi devirip kapıya doğru yürüdüm.
"Iyy bir çift oldunuz siz ya."dedim mızmız bir sesle. Yağmur önündeki mutfak önlüğüne sıkıştırmış olduğu havluyu bana doğru fırlatmak için hamle yapmasıyla koşturarak mutfaktan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMİN | Kerem Aktürkoğlu
FanfictionZıt kutuplar ne zamana kadar birbirlerini çekebilir... #1 futbol #1 fenerbahçe #1 spor #1 galatasaray #1 hafsanursancaktutan #1 halildervişoğlu #1 taylanantalyalı #1 anılberkbaki #1 keremaktürkoglu