Bağlımlıydım...
Tükettiğim ilaçlara değil,
Hissettiğim boşluğa.
Bağımlıydım...
Güce kudrete değil,
Bir adamın kokusuna.
Bağımlıydım...
Herhangi bir adama değil,
Şehrin şeytanına.
Bağımlıydım...
Hem de kim olduğumu unutacak kadar çok.
Başlangıç tari...
Umarım bol bol yorum yaparsınız hepsini tek tek okuyup cevap vermeye çalışacağım. Bir de sürpriz en çok yorum yapana bu bölümü ikinci en çok yorumu yapana da gelecek bölümü ithaf edeceğim.
Sizi çok seviyorumm
+150 Vote +300 yorum
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Dikkat: bu bölüm cinsel içerik barındırır. Okumak istemeyenler için işaret bıraktım.
(Lalisa) [Bir gün önce]
Artık kafamı toplayamıyordum. Her şeye yetişmek o kadar zordu ki... Bazen bir suyun altında boğulduğumu o suyun bir kezzap gibi boğazımı yaksa da karaya çıkmak için çalışmadığımı düşünüyordum. Bir yandan şirket diğer yandan The Snakes, yeni Barrow'un inşaatı, grubun üyeleri... derken kafayı sıyırmak üzereydim. Kendime mi vakit ayırsam yoksa Teddy'nin beni nasıl öldüreceğini mi hayal etsem diye ikilemde kalıyordum.
Beynimin içinden binlerce düşünce akıyor hiçbirini birbirini dinlemiyor hepsi birbiriyle kavga ediyordu.
Yosun tutmaya başlamış olaylar, verdiğim kayıplar, en çok ihtiyacım olduğu anlarda yerinde bulamadığım dostlarım, yüreğimi hızlandıran bir adam...
Nefes alamıyordum. Gerçekten artık nefes bile alamıyordum.
Boğuluyordum.
Resmen vücudum iflas ediyordu.
Yemek yiyemiyordum.
Duşa girmek bile bedenimi yoruyordu.
Uyuyamıyordum.
Ne zaman yastığa başımı koysam aklıma Ji-Yong geliyordu. Daha sonrasında da Jeongguk...
Bunu durduramıyorum.
Durduramamak beni çileden çıkarıyordu.
Ji-Yong'un kanının akmasına neden olan adamlardan biriyle yatmak başta kabul edilir gibi geliyordu fakat şimdi kendimi değersiz, duygusuz, sorumsuz bir insan gibi hissediyordum.
Chae-young'a ulaşamıyordum. Jimin ile ne boklar yediği umrumda bile değildi ama Teddy gibi bir tehlike varken ona sahip çıkmak ve korumak istiyordum. O ise ellerimi tutmak bir kenara dursun durduğum kapıları yüzüme çarpıyordu.
