_Sever Misin?_

509 13 6
                                    

15 dakikalık bekleyişin ardından Ateş'in telefonu çaldı, araların da çok kısa bir konuşma geçtikten sonra telefonu kapattı ve bize döndü.

"Kalkın bakalım gidiyoruz."

"Nereye?" dedim oturduğum yerden.

"Gidince görürsün." dedi sırıtarak ve elini kalkmama yardımcı olmak için uzattı bende elini tutarak kalktım.

Okula doğru yürüdüğümüzü fark ettiğimde dayanamadım ve tekrar konuşmaya başladım.

"Neden okula geri dönüyoruz ki biz zaten okuldan kaçmıştık."

"Arabaları almak için okula dönüyoruz." dedi bıkkınlıkla Ateş ve İzel'e dönerek tekrar konuştu.

"Bu, bu kadar çok konuşur mu çünkü konuşmayıp sadece bizi izliyordu diye hatırlıyorum." dedi.

Göz devirerek karşılık verdim.

"Benim gibi gözlemcisin Ateş ama iyi değilsin."

İzel önce kahkaha attı sonra da konuşmaya başladı.

"Hazan sizi tanımadığı için sessiz ve sakin görünüyor aramızdaki en olgun kişiymiş gibi davranıyordu bunu hep yapıyor insanları tanıyana kadar ve o insanlar da Hazan'ı bu davranışından dolayı hep aramızdaki en havalı kişi yapıyor. Ama artık size alıştı ve size güvenmeye başladığı için kendi kişiliğini göstermeye başladı yani aslında olmayan olgunluğunu, susmayan ve her şeyi merak eden çocuk tavrını kısaca asıl kendini size göstermeye başladı bu..."

"Fazla uzatmadın mı İzel?" diye sözünü kestim.

"Sus sen!" dedi İzel

"O kadar cins bir insansın ki hangi birini anlatsın Hazan?" dedi Aybüke gülerek.

"Ağzını öpeyim." dedi Mila.

"Harika gene 1'e 3 kaldım, buyurun devam edin."

"Yani diyorduk ki Hazan'nın bu gerçek yüzünü görmeye başladığınız için şanslısınız çünkü gerçek halini bilen çok az kişi var." diye bitirdi sözünü İzel.

"Yani insanlara kendini çok farklı tanıtıyorsun öyle mi?" dedi Ateş hayretle.

Önemli bir şey değilmiş gibi omuz silktim.

"Evet, tanımadığım bir insana güvenmem, güvenmediğim bir insana da kendimi göstermem."dedim net bir şekilde ve yürümeye devam ettim.

Sonunda okula geldiğimizde gizlice otoparka geçtik. Ben ve İzel Ateş'in arabasına, Aybüke ve Mila Berk'in arabasına bindi ve yola girdik.

Tekrar aklımda olan soruyu sormasam olmazdı tabii.

" Bir sorum var."

Güldü ve cevap verdi "Sor Hazan."

"Hepinizin ayrı ayrı arabaları mı var?"

Ateş daha çok güldü.

"Sayılır." dedi.

"Ne demek sayılır?"

"Şuan zaten benim arabamdasın."

"Evet."

"Berk'in ehliyeti var ama araba kullanmayı pek sevmediğinden arabası yok okula giderken biz alırız genelde."

"Farklı evlerde mi yaşıyorsunuz?" dedi bu sefer İzel de sohbete katılarak.

"Yağız ailesi ile yaşıyor, Berk yalnız yaşıyor, Altemur ve ben de bize ait bir otelin suit odasında birlikte kalıyoruz."

"Peki Berk'in sürdüğü araba kimin?"dedim.

"Yağız'ın."

"Peki Yağızlar neyle gitti?" dedim bu seferde.

"Altemur'un motoruyla."

"Altemur'un motoru mu var?" dedi İzel heyecan ve hayret karışımı bir duyguyla.

İzel'in bu hareketine karşı Ateş'in şaşkın yüzünü görmek beni çok eğlendirdi.

"Evet, sever misin?" dedi bu sefer ilgiyle.

"Bayılırım, hayalim de diyebilirim, gerçekleştirmek zor değil ama zaman bulamadım ehliyete yazılmaya." dedi İzel.

Ateş onaylayarak kafasını salladı ve yola döndü.

10 dakika daha süren yolculuğun ardından durduk. Merakla nereye geldiğimize bakarken camın önünde gülerek bana bakan Yağız'ı gördüm.

Kapımı açarak geri çekildi ve elini uzattı.

"Hoş geldiniz matmazel."

Göz devirerek güldüm ve yardım almak amaçlı Yağız'ın elini tutarak arabadan çıktım.

"Hoş buldum. Ne yapıcaz burada?"

Liman gibi bir yerdeydik yani liman değil ama öyle bir yere benziyor işte.

"Göreceksin." dedi Yağız ve gördüğüm üzere karşımızda kalan köprüye doğru gidiyorduk.

Köprüye geldiğimizde devam etmek yerine Yağız köprünün kenarından taşlara basarak suyun yanına indi ve bize dönerek elini uzattı Ateş'te hızlı bir şekilde Yağız'ın yanına inince aynı şekilde döndü ve elini uzattı.

İzel Ateş'in ben Yağız'ın elini tutup dikkatli bir şekilde yanlarına inmeye başladık.

Sağlam yerleri belirleyerek inerken yanımda lambur lumbur şekilde inen İzel şaşırtmadı ve dengesini kaybederek düşüşe geçti.

Ateş hızlı bir refleksle İzel'i tuttu ama her gittiği yere benide peşinden getirmeye bayılan canım arkadaşım İzel düşerken kolumdan tuttuğu için aynı anda düşüşe geçmiş oldum tabii beni aynı hızlı reflekslerle tutabilen olmadığından kendimi yerde bulmak koymadı, alıştım çünkü!

İzel kahkahalarla gülmeye başladığında Ateş'te ona eşlik etti ve ardından diğer herkes de, tahmin edin kim gülmüyordu, zorlandınız mı? Bir ipucu, baş harfi "ben"!

Yağız kollarımın altından tutarak kaldırdığında üstümü temizledim ve doğruldum.

"Hazan kusura bakma." dedi İzel gülümseyerek.

"Sus!" dedim sinirli bir şekilde ve önüme döndüm.

Köprünün altında kalan bir buçuk, iki metrelik kaldırım olduğunu gördüm ve oradan bize doğru gelen Altemur'u.

Burada ne yapacağımızı gerçekten merak ediyordum, umarım bu kadar zahmete değer.

Sonunda herkes geldiğinde köprünün altına geçtik ve yerde duran poşetleri gördük.

Heyecanla poşetlerin yanına gidip içinde ne olduğuna baktım.

"Şaka yapıyorsun?" dedim heyecanla Yağızlara dönerek.

"Ne? Ne yapıcaz?" dedi Mila da aynı heyecanla yanıma gelirken.

"Evet, grafiti yapıcaz arkadaşlar, hazır mısınız?" dedi Altemur.

Ben kesinlikle hazırdım.

BİZİM ADIMIZ: SONSUZLUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin