Bölüm 4

262 10 1
                                    

Jakuzinin suyu istediğim ısıya geldiğinde ayağım mermerin diğer tarafına atıp içine girdim. Tamamen içine girdiğimde suyun tüm bedenimi sardığını hissetim. Ilık suyun vediği rahatlama ile iyice yayıldım. Kafamı mermere dayayıp gözlerimi yumdum. Suyun içinde durmaya çok niyetim yoktu fakat kısa bir duş almak istememiştim bugün. Zira bugün onlar ile karşılaşacağım ilk gündü. Mutlu falan değildim. Zaten bu yüzden rahatlamaya ihtiyacım vardı. Ayrıca dün geldiğim gibi terli ve eşofmanlar ile yatağa girip uyumuştum. Terli yatmaktan  olsa gerek gece üşütmüştüm. Her yerim tutulmuştu. İyice temizlendikten sonra tıpayı açtım. Su boşala dursun bende odama geçip kıyafetlerimi seçtim. Hazırlanma işim bittiğinde çantamı alıp içine defterimi ve içine ne olur olmaz biçakı koymuştum.

Evden ayrılıp bagaja ilerledim. Bugün bi değişiklik yapıp motorsiklete binmek istiyordum. Motorsikletlerden birini alıp oradan ayrıldım.

Kahvaltıda herkes yanındaki ile sohbet ediyordu. Babam her zamanki haliyle kafasını hiç kaldırmadan önündeki yemekler ile ilgileniyordu. Bir şey ile ilgileniyorsa genelde tüm odağı orada olurdu. Ben ise yanımda oturan Alev'in reçelli ekmeğini yediriyordum.

Yüzümde hafif bir tebessüm ile onu izliyordum. Yemeğini yerken bir yadanda okuldaki yeni arkadaşlarını anlatıyordu en tatlı haliyle. Beni sanırım gülümseten tek insan oydu. Onun yanında bir çaba sarfetmeden iyi tarafım gün yüzüne çıkıyordu. Belkide onda annemi gördüğüm içindi. O annemden sonra bana kalan tek güzel şeydi. Annemin emanetiydi. 'Birnirinize sahip çıkın. Sizi bıraktığım için beni affedin olur mu kızım..' son sözleri tekrar aklıma düşütüğünde kısa bir an durgunlaştım.

İç çekmekten alamadım kendimi. Kendisi gidince onu bırakmıştı. Ondan asla nefret etmemiştim. Nasıl edebilirdim ki? Annem onun doğumu esnasında vefat etmişti. Annem ondan nefret etmemi istemezdi  kabul etmezdi. Hem Alev'in yükü en büyük olandı. Benim annem ile zamanım elbet olmuştu. Çocukta olsam sarılabilmiş, öpmüş, koklamış anne şevkatini tatmıştım. Ya o? O bunların hepsinden mahrum kaşmıştı. Gözlerini açtığında annesini görememişti. Sakinleşmek istediğinde annesinin kokusunu alamamıştı. İlklerini annesiyle yaşayamaştı. Ondaki boşluğu el birliği ile kapatmıştık ama biraz daha büyünce işler değişecekti. Anlayacak ve üzülecekti.

En çok mahrum kalmış olandı.

Annem kendisi gibi biri bırakmıştı bize. Onu aratmayan. Masum ve temiz. Kirden uzak. Her haliyle annemi anımsatıyordu bana.

Tekrar babama baktım. Ona baktığımı farketmiş olacak ki göz göze geldik. Ben ise babamın kızıydım. Babam kirliydi. Beyaz bile yanında kirleniyordu. Anneme yaptığı gibi. Sevmezdi annem onun elinin kirini . Benide kendine benzeteceğinden korkardı. Öylede olmuştu. O gün canladı gözümde.

7 yıl önce...

Neden uzun sürerdi ki bi konuşma? Doktor son sözlerini söylemiş ve babamın ve amcamın yanından ayrılıp bana doğtu yürüyüp yanımdan geçip gitmişti. Amcamın kafası yerdeydi. Ne duymuştu ki gözleri büyüyüp yeri incelemeye başlamştı. Babama baktım. Gözlerimin içine bakıyordu. O gözler hala durgun ve sakin. Yıkılan hiç bir şey yok. O zaman annem iyi. İçimde bir  burkulma, sıkışma hissettim. Canım acıdı bilmediğim histen sebep. Ayırmadım gözlerimi baktım sadece babama. İhtiyacım vardı... Yengem amcamın yanına gidip koluna tutundu.
'Ne oldu? Hadi anlatsanıza. İyimişymiş?'

Amcam kafasını kaldırıp yengeme baktı bi an gözleri kaydı bana tekrar beni buldu. Sessizce sarfetti o kelimeyi.

Bir çocuğun annesi hakkında herşeyi bilmesi hakkıydı.

O çabayla ağzından çıkan kelimeyi amcamın dudaklarına vuruşunu izledim.

'Öldü...'

TurnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin