Gizler bazen insanın zaafı olabilirdi. Zaaflar insanın ise zayıf noktası. Bu dünyaya girdikten kısa süre sonra en iyi bunu anlaşmıştım. Ama en kötüsü bir insanın zaafının da insan olmasıydı. Acı dolu çığlıklar ve göz yaşları. Kaybedilen her zaafın adıyla inim inim inleyen acı dolu vaveylalar. Eminim ki elime kanı bulaşan her insanın bir zaafı vardı. Ya da eminim ki birinin zaafları idiler, bir zamanlar. Ben onları öldürmeden önce. Belkide zaaflarından çoktan öldürülmüşlerdi de ben onları öldürdüğümde, aslında mükafatlandılar.
Yanımda yolu izleyen sureti izliyorum. Ya bu adam? Bu adamın zaafı ne? Onun gibi bir adamın zaafıda sevdikleri olmalı. Ama insanlar mı onun zaafı? Emin değilim. Hatta bana kalırsa dedesinden nefret ediyor. Babannesinden de nefret ediyor, geçmişte annesine yaşattıkları için. Kardeşleri? Biri babasının tek gecelik ilişkisinden diğeri ise hem ana hem baba kardeşi. Ama bence onlara tam bir bağlılık duymuyor. Onları kaybetse arkalarından ağlar, üzülür, intikam bile alır ama onların arkasından onlar ile beraber ölmez. Zaaf denilen böyle bir şey değil. Onun da zaafı var, eminim. Ama ne, kim? Senin zaafın kim? Ya da sen kimin zaafısın?
'Dün gelen doktor, kafanı çarptığını söyledi. Buna bağlı olarak arada baş dönmelerin olabilirmiş. Kafeslerinde kırıklarda hafife alınacak gibi değil. Kesinlikle dinlenmeni tembihledi. Ve ilaçlarınıda temin ettirdim. Arka koltukta.'dedi uzun zaman sonra daldığım suretinden çıkarak.
'Yardımların için sağol.' Dedim, gözlerimi ondan çekip yola baktım.
'Ben bu Mahmut' u nasıl bulurum?'dedim aklıma gelen senaryolar ile. Bir intikam bir bedel ödetme isteği.
Güldü. Küçük kız kardeşi biz kapıdan çıkmadan önce abisine 'Bu Mahmut 'dan daha güzelmiş abi, Mahmut çok çirkin.'demişti. Mahmut ise Mary imiş. Aralarında ona bu şekilde lakap takmaları oldukça komiğime gitmişti. Ayrıca Mary' in aralarında bu kadar popüler olması da dikkatimden kaçmamıştı.
'Bilmiyor musun? Mary zaten bizim okulun öğrencilerden.' Dedi. Kaşalarım havalandı.
'Öyle mi, hiç farketmedim?' Dedim içten içe büyük bir şaşkınlıkla. Tanışmamış olsak bile sima olarak bile gördüğümü hatırlamıyorum.
'Arada yanıma uğrar aslında o. Yanımda, bizimkilerin yanında falanda mı hiç görmedin?' Dedi.
'Hayır. Size dikkat etmiyorum.'diye küçük bir yalan söyledim. Laf cambazı olduğu o kadar belliydi ki. Onları izlediğimden emin olmaya çalışıyor oluşu beni hareketlendiriyordu. Çok dikkatli olmalıydım. En ufak sözüm bile onun süzgecinden geçiyordu.
'Niye yanınızda olsun ki hem?'diye bir soru yönelttim.
'İşte bizimkilere beni soruyor falan filan.'dedi yüzünü ekşiterek. Duyduğum şey ile içten bir gülme bıraktım arabaya.
'Sakın bana takık deme.'dedim gülerek.
'Derim.'dediğinde daha çok gülmüştüm. Aklıma gelen şey ile bir anda oturduğum yerde dikleştim. Keşke yapmasaydım. Sonucu acı bir inleme ile bitmişti.
'Dikkatli ol.'dedi gözleri hem yolda hemde benim iyi olduğuma emin olmaya çalışırken. Biraz sakinleştikten sonra tekrar konuşmaya başladım.
'O ruh hastası bu yüzden kaza yapmamı sağladı.'dedim. Dün gece yarışlarda Boran ile konuşurken onu itip bana odaklandığında beni görmüştü. Aydınlanma ile daha çok sinirlenmiştim. Birinin ergen davranışları yüzünden geldiğim hal sinirlerimi hepten bozmuştu.
'O orospu sana takık olduğu için beni...' cümlem yarıda kesilmişti.
'Ceylin aslında bundan bahsetmek istiyordum. Mary'nin yaptığı şey için senden...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turna
ActionYıllardır okulda zorbalık gören bir kız bir gün ansızın gider. Geri geleceği kimsenin aklına düşmez. Akıllarda yer edinen biri değildir zaten. Geri döndüğünde ise hiç bir şeyin bıraktığı gibi olmadığını, taşların yerinin değiştiğini anlamıştır. Faka...