17.Bölüm🕊

29 4 3
                                    

!!OY VERMEYİ UNUTMAYALIM LÜTFEN.

Keyifli okumalar 💕

#mehmet erdem: Acıyı sevmek olur mu?
#madrigal: Dip
#emre aydın: Hatırla

#mehmet erdem: Acıyı sevmek olur mu?#madrigal: Dip#emre aydın: Hatırla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Acılar mıydı bizi olgunlaştıran yoksa yaşanmışlıklar mı?

Aynaya ne kadar bakarsan bak karşında bir gün geçmişini göreceksindir elbet . Kaçmaya çalıştığın bir geçmiş, silinmek için kabuk tutmuş yaralar, unutmaya çalıştığın korkular... Hepsi gün yüzü gibi karşına çıkar bazen karanlık bir gecede.

Her karanlık gecenin sabahına doğan bir güneşi vardı. Gökyüzünün rengi bile olsa gecemi aydınlatan, gündüzünde de ışık saçan güneşim vardı. Ve şimdi de gözlerimde saklı kalmış gözyaşlarım süzülüyordu yüzümden usulca .

Babamdı...Hasta yatağında yatan benim babamdı. Yıllardır sevgisinden mahrum kalmış o küçük kız çocuğunun babasıydı karşımda ölümle savaşan adam.

Kulağımda hemşirelerin uğuldayan sesleri vardı. Olduğum yere çivilenmiş ayaklarımla gözlerimdeki şokla bakıyordum babama. Arkamdan omuzuma sert çarparak önüme geçen kişiyle sendeledim.

"Duru! "diye yüksek sesle seslendi Fırat. Fakat hiçbir tepkim yoktu . Fısıldar gibi iki dudağımın arasından çıkan tek kelime 'Baba' idi . Fırat elektroşok verirken gözümü kırpmadan onu izliyordum . Şokun etkisiyle kalkan göğsüne yüzündeki yaralara, kollarındaki morluklara bakıyordu gözlerim.

"Duru dışarı çık! " dedi Fırat ama dinlemedim. Başımı iki yana salladım. O müdahale ederken ben olduğum yerde durup bakıyordum . "Duru dışarı çık!" diye yüksek sesle bağırdığında irkilerek yüzüne baktım. Yanındaki hemşireler üzgün gözlerle bana bakıyorlardı.

Adımlarımı geri geri atarak otomatik kapıdan geçerek dışarıya çıktım. Dışarıya çıktığımda ağzımdan kaçan bir hıçkırıkla gözyaşlarım kendini serbest bıraktı. Kapının önündeki bekleme koltuklarına oturdum . Kollarımı dizlerime yaslayıp kafamı kollarımın arasına aldım.

"Duru" dedi aşinası olduğum sesin sahibi . Yaklaşan adımlarıyla önümde diz çöküp eliyle çenemi tutarak başımı kaldırdı.

"Duru, ne oldu birtanem? Neden ağlıyorsun sen ?" dedi .

- Alperen ...' dedim acı çeken sesimle. 'Ba..babam ...' deyip sözümün devamını getiremeden yoğun bakımın kapısından çıkan Fırat'ı görmemle hızla ayağa kalktım.

Bir anda kalkınca yerimde sendeledim . Alperen belimden tutup destek verirken 'iyiyim ' dedim . Fakat Alperen elbette iyi olmadığımı biliyordu.

- Nasıl durumu Fırat?' dedim duyacaklarımdan korkarken .

"Duru içerideki adam baban mıydı?" dedi emin olmak istercesine .

Gözlerimi kısaca kapatıp açtım evet anlamında. "İlk önce gel otur şöyle bir sakinleş" dedi koltuğu göstererek. Oturduğumda Fırat yanıma oturmuş Alperen de bir elini omzuma atarak destek veriyordu .

VİOLET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin