İyi okumalar.
Zırhını giymiş aynadaki yansımasına bakıyordu.
"Geniş omuzlarınız var. Zırhı daha yi taşımanızı sağlıyor."
Lio da kendisi için yapılan zırhı giymişti.
"Neden bu zırhı yaptırdın?"
"Şovalye oluyorsun."
"Ne?"
"Eğitim almak için gideceksin. İyi bir asker olup geleceksin."
"İyi de neden? Yanında eğitilmek istiyorum."
"Lio. Bu kralın isteği. Gözde yüzbaşısının yanına acemi bir asker veremezmiş."
"Beni yanında istemiyorsun. Sorumluluk istemediğini söylemiştin. Senin için fazlalığım." Demirci onları yalnız bırakıp içeri gittiğinde Alba arkasını dönüp Lio'ya baktı.
"Tam üstüne bastın. Kendini kanıtlamadığın sürece ne ben ne de diğerleri seni gözünde büyütmez. Kanıtla. Yarın akşam gidecek acemilere katıl. Çoğu soylu. Bu yüzden dikkatli ol." Lio öfkeyle ona bakıyordu.
"Öfken ikimize de yaramaz. Ben işlerimi hallederken eğitim alacaksın. Daha sonra bana katılacaksın." Lio'nun öfkesi dağılmaya başlamıştı.
"Ne kadar?"
"Dört ya da beş ay. Ne kadar iyiysen o kadar kısa."
"İyi."
"Ben bu akşam gidiyorum." Merakla Alba'ya baktı.
"Nereye?"
"Kral bir görev verdi."
"Bu kadar erken mi?"
"Askerler dinlenmez."
"Sen komutansın ama."
"Öyleyim. Bu yüzden benden emin olmak istiyor." Lio'ya yanaşıp fısıldadı.
"Bir boklar oluyor Lio. İyiliğin için entrikalardan uzak durmanı sağlıyorum."
Lio'nun öfkesi boşunaydı. Alba'nın onu kolayca bırakmayacağını biliyordu.
"Eğitimin bittiğinde beni bul."
Demirciden çıkan Alba'nın peşinden baktı.
****
Sarayın gösterişli koridorundan emin adımla ilerlerken Hans'a denk geldi.
"Yüzbaşı."
"Mareşal Hans." Selamlaştılar.
"Kral sizi bekliyor."
"Ona gidiyorum." Tam adım atacakken Hans kolundan tutup kulağına fısıldadı.
"Hızlı yükselenler hızlı düşerler Alba." Zoraki gülümseyip ilerledi. Alba bunun ne demek olduğunu biliyordu. Bir uyarı. Kralın gözünde kendisinden başkasının yükselmesine izin veremeyecek kadar aç gözlüydü Hans. Bu da Alba'nın başına bela olacak demekti.
Toparlanıp Kral'ın salonuna girdi.
"Majesteleri." Selam verdi.
"Akşam yola çıkacağın yeri öğrenmelisin diye düşündüm. Gecikmenin nedenini biliyorsun." Güvensizlik. Kral sarayındakilere güvenmiyordu. Bu nispeten basit görevde dahi planı gizleme ihtiyacı duyuyor. Bu paranoyaklık kendisini bitiriyordu.
"Biliyorum efendim."
"Ticaret yolları. O çok güvendikleri ticaret yollarındaki kervanları yağmalamanı istiyorum." Eliyle sakalını sıvazladı.
"Yağmacı kılığında mı?"
"Hayır. Bizzat Koryo Krallığına ait zırhlarlar saldıracaksınız. Goth ölmüş olabilir. Şuan bir varis kavgasının ortasında olsalarda bir sonraki kralın nefesimi ensesinde hissetmesini istiyorum. Çok zor bir görev değil. Fakat kolay da değil. Savaşçı paralı askerleri kervanları koruyabilir. Özellikle saraya eşya ve erzak taşıyan kervanlar daha güçlü koruyuculara sahiptir. Aldığım haberlere göre kraliyet kervanlarından birkaçı yola çıkacakmış. Önceliğiniz onlar."
"Emredersiniz efendim."
"Şimdilik bu kadar çekilebilirsin."
Alba selam vere vere giderken kral durdurdu.
"Zırh yakışmış."
"Sağ olun efendim sayenizde."
Salondan çıkıp sarayın çıkışına yöneldi.
Şehrin bayram havası bir kişinin ölümü içindi. Düşman kralın. Hayat böyleydi işte. Düşman ülke kralın ölümü için yas tutarken bu ülkede bayram vardı.
İnsan farklı hayatların olduğunu acı çektiğinde anlar. Başkaları gülüyor diye onları suçlar. Kendisi acı çektiği için... Acımasızdır dünya birinden alırken birine verir.
Alba hana girdiğinde içen şarkı söyleyen insanları izledi. Yola çıkmadan rahatlamak istiyordu. Arkadaşlarının olduğu masaya yöneldi.
Tomund her zamanki gibi karşısında Lio yanında Caladog ise babasının yanındaydı. Alba Lio'nun kupasını alıp kana kana içti.
"Savaşa gidenler dönmez
Krallar hep yaşamaz
Savaşçı hep erkek olmaz
Kahramandır bizim yüzbaşı!"Ozan elinde sazıyla şarkısını söylerken Albaların masasına yanaştı.
"Benim için mi?" Alba'ya elindeki kupayı uzattı.
"Elbette yüzbaşı." Alba kupayı alıp içkiyi içti.
"Şarkım henüz bitmedi. Gideceğinizi duyunca da bitmeden söylemek istedim."
"Bitirince sana on altın vereceğim. Hatırlat."
"Emriniz olur."
"Efendim atlar hazır." İçeri giren askerlerle konuşmaları bölündü.
Teker teker dostlarına sarıldı. Ozanla da tokalaştı.
"Yaşarsam hepinize içki ısmarlayacağım!" Dedi çakırkeyif bir şekilde Alba.
"Yüzbaşı! Yüzbaşı!" Kimse bedava içkiye hayır diyemezdi.
Handan çıktıklarında Caladog'a döndü.
"Lio sana emanet."
"Onu adam getirip sana vereceğim."
"Eminim."
Atlarına bindiler. Arkalarından su döken kadınlar ve askerlere cilveli bakışlar atan genç kadınların arasından şehirden ayrıldılar.
~~~~~
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK AYNA • GXG
Fiksi UmumYazdığı her şeyin gerçek olduğu bir dünyada yazarın macerasına şahit olun.