5. bölüm

2K 189 296
                                    

"Kanımı dilediğin gibi içmene izin vereceğim."

- 🦇 -

Hyunjin, genç adamın dediği ile kaşlarını daha da çattı. "Neden böyle bir şey yapasın? Aptal mısın? Gözlerime baksana, sence ben aptal mıyım?"

"Aptal değilim, gayet mantıklı bir anlaşma yapacağım. Karşılığında beni dilediğin gibi kullanmana izin vereceğim." Dedi Yongbok. Hyunjin'in ilgisini çekmişti. "Ne anlaşması?"

"Han Jisung, tanıyorsundur. Onu öldürmeme yardım edeceksin. Karşılığında ben sana kanımı vereceğim, gözlerin kırmızı olana kadar. Böylelikle sen bir daha insan kanı içmeyeceksin, ben de seni öldürmeden, rahatça mesleğime devam edeceğim." Uzunca açıkladı Yongbok. Aklına yatmıştı Hyunjin'in. "Han jisung, o herifle pek bir bağım olmadığı için benlik sıkıntı yok. Ancak sana nasıl güveneceğim? Ya hepsi beni yakalamak için yaptığın bir plansa?"

"İstersen üzerimi ara, yanıma kendimi savunabileceğim hiç bir şey almadan geldim. Sana güvendim, sen de bana güvenirsen bir sıkıntı yok." Yongbok kollarını iki yana açarak konuşunca Hyunjin onu baştan aşağı süzdü ve elini onun boynuna koyup ekledi. "Pekala, bana şimdi izin verirsen güvenirim sana."

"İstediğini yap." Dedi Yongbok ve boynunu tamamen açtı. Hyunjin buna karşılık yavaşça yaklaştı ve gencin boynunu dişleyerek hafifçe emdi kanını. Gövdesindeki tüylerin yavaşça yok olduğunu hissederken, bu defa Yongbok'un yalnızca kanının kokusunu değil, saçlarının da, boynuna sinmiş şampuanın kokusunu da almıştı, dolayısıyla hemen ayrılmamış, bir an duraksamıştı.

"Benden faydalanabilirsin demedim, kanımla beslenebilirsin dedim." Kendini kasarak konuştu Yongbok.

"Beni dilediğin gibi kullanabilirsin dememiş miydin?" Diye sordu Hyunjin. Ardından Yongbok'un kendini sertçe ittirmesiyle sessizce gülümsedi ve ekledi. "Öyle olsun, sana yardım edeceğim ama Seungmin'e de dokunmayacaksın."

"Anlaştık." Dedi Yongbok ardından çalışma rutinini anlatıp Gitmeye hazırlandı. O sırada Hyunjin boynundaki zümrüt kolyeyi çıkardı ve onun boynuna taktı. "Eğer ben yanında değilken başına bir şey gelirse boynundaki yarayı kanat ve bu kolyeye damlat, Seungmin'den kolyesini alacağım, senden haberim olur." Dedi. Yongbok kendine kaşlarını catarak bakınca da hemen düzeltti. "Yani Han Jisung'un ne zaman nerede çıkacağı belli değil. Hedefi de bariz sizsiniz."

"Öyle olsun." Dedi yongbok ve ayrıldı mağaradan. Aradan bir hafta geçmişti. Minho'ya yaptığı anlaşmadan hiç bahsetmeden yalnız başına avlara çıkmıştı. Bir hafta içinde beşten fazla vampir infaz etmişti ancak Jisung'dan tek bir iz bile bulamamıştı. Üstelik Jisung hep kendinden bir adım önde, onlarca insanı öldürüyor, sonra ortadan kayboluyordu. İki hafta vermişlerdi Yongbok'a, iki hafta içinde bulmalıydı Jisung'u ve çoktan bir hafta geçmişti bile. Jisung'u öldürmektense onu bulmak daha zordu.
-
Yapabileceği tek şey en azından köyde Jisung'u görenleri araştırmak olduğundan, meydanda gezinmeye başladı Changbin. Yaşlı amcalardan, küçük çocuklara, bulduğu herkese Jisung'u görüp görmediklerini sorarken daha önce hiç görmediği o gence doğru ilerledi. "Buralı mısın? Seni daha önce gördüğümü hatırlamıyorum."

"Ahh ben, şehirde oturuyordum, ağabeyimi ziyarete geldim." Gencin güler yüzle verdiği yanıta karşı anladığını belli etmek için başını yukarı aşağı salladı Changbin ve ekledi. "Ağabeyin kim? Tanıyor muyum acaba?"

VAMPIRE IS A THIEF/ HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin