"Tebrik ederim, tekrar hamilesin. Ancak bu defa benden değil."
- 🦇 -
"Şaka mı yapıyorsun? Eğer öyleyse komik değil çünkü." Yongbok tedirgince konuşunca Hyunjin elini havaya kaldırıp Yongbok'a vurmamak için sıktı kendini. Üzerine yürüyüp onu duvarla kendi arasına aldı. "Salağa mı yatıyorsun? Boynundaki izlere rağmen mi?!"
Yongbok'un gözleri birden dolmuştu çünkü hiç bir şey hatırlamıyordu. "Hyunjin k-korkuyorum. Sakin olur musun biraz? Hamile olduğumu nerden biliyorsun ve senden olmadığına nasıl eminsin?"
"3 AY! 3 ay boyunca sana dokunmadım bile. Uyurken sayıklıyordun hep, seni inciteceğim diye ödüm patladı her gün, tüm arzularımı bastırıp yaşadığın onca travmayı unutman için parmak uçlarını öpmekle yetindim. Ben sana dokunmaya korkarken sen bir başkasının altına mı girdin? Dün gece Jaehwan denen herifle gitmenin sebebi de bu muyd-"
"Bekle. Neyi ima ediyorsun sen? Kelimelerine dikkat et yoksa hiç iyi olmayacak."
"Başka açıklaması mı var bunun? Dün gece şehirdeki bir hastaneye kontrole götürdü seni Changbin. 3 aya yakın bir süredir hamile olduğun ortaya çıktı. Ben sana dokunmadığıma göre nasıl oldu bu?" Dedi Hyunjin. Buna karşılık Yongbok Hyunjin'i ittirdi ve sert ifadesiyle ekledi. "Ben 3 ay önce tecavüze uğradım Hyunjin! Bir kişi tarafından değil, bir kaç kişi tarafından! Nasıl böyle bir şey düşünebildin?!"
Hyunjin derin bir iç çekip kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Bak, o günden olsa bile sadece anlamaya çalışıyorum. O zaman boynundakiler ne? Dün ayrılmadan önce yoktu."
Yongbok arkadaki aynaya baktı ve boynuna baktı. Ufak hickeylerle çevrelenmişti. Tekrar Hyunjin'e döndü. "Bunların nasıl olduğunu bilmiyorum. Hatırladığım tek şey Changbin hyungu bulmak için ormana girdiğim."
"Ama bu hiç mantıklı değil Yongbok. Ne yaptıysan düzgünce anlat bana. Gerçekten kızmayacağım." Hyunjin'in elini omzuna koyarak konuşmasıyla onu ittirdi Yongbok ve gözlerini açtı sertçe. "İnanmıyorsun yani? Biliyor musun Hyunjin, keşke tercih ettiğim kişi sen olmasaydın. O gün Minho hyungu seçseydim bunca şeyi yaşamazdım, en azından kimse hakkımda böyle bir ithamda bulunmazdı."
"Pişmansın yani?" Hyunjin gözleri yavaşça dolarken konuştu. Hesap sormasının nedeni gerçekten Yongbok'tan kötü bir niyet sezmesi değildi, yalnızca düzgün bir açıklama istemişti.
Yongbok'un da aynı şekilde gözleri doluyordu. Kapıya yöneldi ve konuştu. "Evet. Çok pişmanım."
"Söz veriyorum, seninle yaptığım hiç bir şeyden pişman olmayacağım."
"Ben, beni seçtiğine seni asla pişman etmeyeceğim.."
Yongbok tam çıkarken ikisinin de akıllarına gelmişti birbirlerine söyledikleri sözler. Hyunjin bir kaç adım ilerledi ve nazikçe tuttu onun bileğini. "Böyle mi olduk yani? Hani pişman olmayacaktın?"
"Sen Hyunjin, hani pişman etmeyecektin?" Yongbok tekrar kapı koluna uzandığı sırada Hyunjin son bir söz söyledi. "Çıkıp gidersen her şey biter Yongbok."
"Bitti bile." Dedi Yongbok ve arkasına bakmadan çıktı evden. Boş sokaklarda ilerlerken bir an dizleri boşalmıştı. Dizlerine çökmüşken elini karnına götürdü ve bir an öylece kaldı. "O pisliklerden hangisinin artığını taşıyorum içimde?" Dedi. Aklına bir tek Jaehwan gelirken yumruğunu sıktı ve yavaş yavaş kendi karnını yumruklamaya başladı ağlayarak. "İstemiyorum! Beni yalnız bırak lütfen..."