"Yalnız ölmeyeceğim Yongbok. Önce sen geber."
- 🦇 -
"Garezin ne? 4 aydan fazla yaşayacağım bile belli değil. Senin baban sevilmedi diye acısını neden benden çıkarıyorsun? Yeterince fazla şey yaşadım zaten." Dedi Yongbok sesi titrerken.
Jaehwan bir kahkaha patlattı. "Ha 4 ay sonra, ha şimdi. Sen gururlu bir gençsin Yongbok, canın için yalvarmak istediğine emin misin?"
Yongbok sinirle gözlerine bakmaya devam edince onun yanına ilerledi ve elini onun çenesine götürürken ekledi. "Bir anlaşma yapmak ister misin?"
Hongbin Jaehwan'ın elini ittirdi. "Dokunma." Dedi dişlerinin arasından. Ufak bir kahakaha daha atmıştı Jaehwan. "Aklınca ağabeycilik mi oynuyorsun Lee Hongbin?" Ardından onu umursamadan ekledi. "Eğer altıma girersen bebeğinin doğmasına izin veririm. Hyunjin'e de dokunmam."
"D-dokunmayacağına nasıl emin olacağım?" Yongbok'un sorusuyla Hongbin gözlerini açtı."saçmalama Yongbok."
"Sen karışma. Emin olmak zorundasın, sana en iyi ihtimali verdim." Jaehwan'ın dediği ile Yongbok ayağa kalktı ve başını onaylarca salladı. Buna karşılık Jaehwan, "önce bana güven vermelisin." Diyerek genci kenara çekip, dudaklarına yaklaşırken Hyunjin bitkin sesiyle konuştu. "Yapma..."
Yongbok dişlerini sıktı ama gerilemedi. Jaehwan ile dudakları birleştiği anda onun dudaklarını dişledi ve kanattıktan sonra ayrıldı. Jaehwan sendelerken de onun yüzüne sert bir yumruk geçirdi. "Bir zeki sen misin orospu çocuğu?!"
"Mağara çöküyor!" Jeongin'in bağırmasıyla taşlar düşerken Jaehwan silahını kaldırdı ve Yongbok'a yöneltti. Ancak tam tetiği çektiği sırada Hongbin onu ittirmişti. Jaehwan'a bir yumruk daha attı ve silahını elinden alıp, onun göğsüne bir kurşun sıktı. Jaehwan'ın pes etmeyeceğini bildiğindense arkasına geçip sıkıca sarıldı ona. "Hyunjin'i al ve git!"
"Hyung birlikte çıkalım."
"Vakit yok. Onun öldüğünden emin olacağım. Babamı öldürmeye geldiğiniz gün kendimi öldürmedim çünkü bir gün bu herifin gelip seni rahatsız edeceğini biliyordum." Dedi Hongbin. Ardından Jaehwan'a daha sıkı sarılıp gözleri dolarken ekledi. "Ağabeyin olduğumu çok geç öğrendim, özür dilerim Yongbok ama kan bağı bir şey değiştirmez. Lee Minho senin ağabeyin, ve sen de beni ne olarak görüyorsan, o kişi olarak senin için iyi bir şey yaptığıma inanarak öleceğim. Lütfen sen de buradan çıktıktan sonra kalan günlerini pişmanlığın olmadan yaşa. Kendine iyi bak Yongbok."
"M-Minho hyung gibi konuştun aynı." Dedi Yongbok yaşlar gözlerinden dökülürken. Ardından tam Hongbin ve Jaehwan'ın üzerine büyük taşlar düştükten sonra ekledi. "Hyung..."
Mağara iyice yıkılmaya başladığından yavaşça doğrulmaya çalışan Hyunjin'in kolunun altına girdi ve onu kaldırıp çıkışa yöneldi. Onlar çıktıktan hemen sonra mağara tamamen çökmüş, ufak bir toprak kayması yaşanmıştı.
İkili sendelerken diğerleri de sonunda oraya varmışlardı. Hyunjin "zamanlamanız harika." Derken etrafta gözlerini gezdiren Chris girdi lafa. "Jeongin nerede? Onu bulamadınız mı?"
"Önden çıkmadı mı? İçeride mi kaldı yoksa? Hayır olmaz, bacağından vurulmuştu." Yongbok'un panik konuşmasıyla diğerleri de paniklemişti. Tam dağılıyorlardı ki toprak kaymasının olduğu yerden bir ses geldi. "B-buradayım.."