"Hwang Hyunjin öldü!"
- 🦇 -
"Bitti mi?" Yongbok hıçkırıklarının arasından kutlama yapan insanlara sordu. Ama onu duymamışlardı. Elindeki palayı yere vurdu ve tekrar bağırdı. "Şunu kesecek misiniz?!"
"Anladık anladık. Gidebilirsin, yakıp küllerini denize döktükten sonra." Amcası konuştu güler yüzüyle. Yongbok titreyen dizlerinden destek alarak ayağa kalktı ve derin bir kazana atılmış tüylü canavarı bir meşale yardımıyla yaktı. Ardından dedikleri gibi küllerini bir kavanozda topladı ve insanları arkasına alıp denize doğru yürümeye başladı.
Kavanozun kapağını açıp denize külleri dökerken gözleri kararmıştı. Kavanoz da küllerle birlikte ellerinden kayıp giderken kendi de düşüyordu az kalsın. Onu birinin belinden kavramasıyla düşmekten kurtulmuştu. Buğulu gözlerini kendini tutan kişiye çevirdi. Saniyesinde kendini geri çekip bıçağını ona doğrultmuştu. Bu Jaehwan'dı. "Pis ellerinle bana dokunma." Dedi dişlerinin arasından.
Jaehwan gülümsedi. "Teşekkür edeceğine bıçak mı doğrultuyorsun? Merak etme, bir daha o saçmalıklara ayıracak vaktim yok benim. Çok daha önemli şeylerle ilgilenirim. İnsan sarrafı gibiyim yani. dikkatli olsan iyi edersin Lee Felix Yongbok."
"Canınız cehenneme.." diye tısladı Yongbok dişlerinin arasından. Ardından ıslak göz altlarını silip insanların tersi yönde yola koyuldu. Yalnızca amcasına bakarak bir şey demişti. "Bu gece geri döneceğim, şimdi gitmeliyim."
Ormanda kimsenin bilmediği bir mağaraya girmiş ve onun ardından alt katmanına inmişti. Hıçkırıklarının sesi bu karanlık yerde yankılanırken ilerden bir ses geldi. "döndün mü?"
Yongbok dizlerinin üzerine çöktü. Ardından başını tamamen yere çevirip ağlayarak konuştu. "N-ne yapacağım..?"
Olduğu yere doğru adım sesleri yaklaşıyordu. Tam önünde uzun boylu olan da dizlerinin üzerine çöktü ve Yongbok'a kollarını sardı. "Daha fazla bekleyemem. Ben bu gece benden hem bebeğimi hem de kız kardeşimi alan tüm bu köylüleri öldüreceğim."
"Bu gece yapalım Hyunjin. Toparlanmam bu kadar uzun sürdüğü için özür dilerim." Sarılmasına karşılık vererek yanıtladı Yongbok. Hyunjin öfkeyle sıktığı yumruğunu gevşetip onun saçlarını okşarken ekledi. "Önce anlaşalım, bu olan için kendini suçlamayı buradan çıktığımız an bırakacaksın. Bu gece intikam alacağız."
Yongbok bir kez daha gözyaşlarını boşalttı ve derin bir nefes alıp burnunu çekti. Kendini sakinleştirmekte zorlanıyordu. "Tamam ama yine de Yeji bunu haketmemişti ki. O bizim yüzümüzden öldü.."
- dün gece -
Yongbok kendisine sunulan teklifi Hyunjin'e anlatmıştı ve Hyunjin ona içinden geleni yapmasını söylemişti. "Mesleğin bu kadar önemliyse beni öldür gitsin." Demişti hatta. Ancak Yongbok yine de ne yapacağını bilmiyordu. Ya diğer sevdikleri, ya Hyunjin ölecekti bu işin sonunda.
Ona karar hakkı vermek istemedi dolayısıyla Hyunjin. Tam "ben teslim olurum." Demişken bir süredir sessiz kalan Yeji konuştu. "Sen teslim olmayacaksın."
"Ne olacak o zaman?" Diye sordu Hyunjin kaşlarını çatarak. Yeji tamamen canavar formuna büründü. "Sen değil, ben teslim olacağım."