Tek yalanım iyiyim demekti
***
Kayboluyorum galiba... Bedenim, zihnim kayboluyor gibi hissediyorum ve bu durum beni korkutuyor. Sanki bir canavara dönüşüyorum ve dönüşürken de deliriyorum. Ben kesinlikle iyi değilim ve hiç bir zamanda iyi olmayacağım...Soğuk suyla yüzümü iyice yıkayarak kendime gelmeye çalıştım. Hayla dünkü olayın etkisindeydim ve bu etkiden uzun bir zaman çıkmayacağım kesindi. Musluğu kapatıp ıslak ellerimi boynuma sürerken aynada uykusuzluktan şişmiş gözlerimle göz göze geldim.
"Hiçbir şey gerçek değil. Bugün psikoloğa gittiğinde her şey geçecek" dedim kendimi inandırmak istercesine, zoraki bir gülümsemeyle...
Yaşadığım olay belki de basit bir şeydir bilmiyorum ama ilk defa başıma geldiği için delirme hissi veriyordu. O yüzden kendimi rahatlatmak için dün randevu almıştım ve ders çıkışı gidecektim.
Banyodan çıkıp güzel kokular gelen mutfağa doğru yürümeye başladım.
Mutfağa girdiğimde menemen pişiren babamı gördüm. Kendisi sabah karşı gelmişti. Annem ise bir kaç ameliyatı çıkmış o yüzden hayla hastanedeydi."Ooo şefim yine döktürüyorsunuz." diyerek tezgah da ki doğranmış domates ve salatalık tabağını alarak masaya koydum.
"Uykusuz prensesi mi mutlu etmek için elimden geleni yapıyorum." dedi gülerek babam.
Gülümseyerek yanağından öpüp kaslı beline sarıldım. "O zaman desene bu uykusuz prenses çok şanslı, çünkü onu düşünen güçlü bir kralı var." babam bu dediğime kahkaha atarak; arkasına dönerek bana sıkı bir şekilde sarıldı.
***
Son kalan menemeni de ağzıma atarak elime meyve suyumu alıp arkama yaslandım. Hızlı hızlı yediğim için hem midem ağırmıştı hem de yorulmuştum. "Bugün okula kaçta gideceksin?" diyen babamla gözlerimi mutfak duvarın da saatte çevirdiğimde saat 10.02 geliyordu. "Bir kaç dakika sonra çıkarım. Neden sordun?"
Babam elindeki gazetesinden bir sayfa çevirerek: "Dışarıda bir kaç işim var. Yoldayken seni bırakırım." diyerek cevap verdi.
Boş olan bardağımı masaya koyarak: "Okey yakışıklım ve bu arada Türklerin bir kuralı vardır: sofradan en son kim kalkarsa o toplar. O yüzden kolay gelsin babacım" diyerek babamın konuşmasını beklemeden oradan topukladım hızlı bir şekilde, arkamdan: "Acaba bu kuralı neden ben hiç duymadım." diyen babama, merdivenlerden çıkarken beni duyması için yüksek bir sesle: "Artık duydun kralım" diyerek merdivenin sağına dönerek odama girdim.
Bu arada size kendimi tanıtmadım değil mi? O zaman hazırlanırken size kendimi tanıtıyım.
Ben Işık RONA , 21 yaşındayım hem Amerika hem Türk karışımı bir melezim. Annem Türk ve babam Amerikalı'dır. Nerede tanıştıklarını soracaksanız, ikisi de Türkiye turunda tanışmışlar. Aşkları büyüyerek evlenmişler ve bu büyüleyici aşk filizinden benim gibi mükemmel biri dünyaya geldi. Amerika'nın Washington başkentinde doğdum. Excellent art school okulunda okuyorum. Küçük yaşımda annem ve babam sakin bir hayat yaşamak için tayinlerini isteyerek orta düzeyde olan Crescent kasabasına taşındık. Crescent kasabasında yaşayan insanlar iyi ve yardım severdi ve herkes burada çoğu kişi olmasa da birbirlerini tanırdı. Sıkıcı bir kasabaydı ama güzeldi. Kendimi anlattığım üzere hikayeme devam edebiliriz.
Gözlerimin altını kapatıcıyla kapattıktan sonra odamdan çıkıp merdivenden aşağı indim.
"Hazırım!" Diyerek içeri doğru bağırdım. Birkaç saniye sonra babam salondan çıktı.
"O zaman düş önüme küçük prensesim" diyerek kapıyı açıp benim geçmemi bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Light
FantasyGöz rengi değişmişti sinirden farklı bir ton olmuştu. Olduğum yerden geri geri gitmeye başladım. Ben her gittiğimde üstüme üstüme geliyordu korku dan ağzımı zorla araladım "Nesin sen böyle, se...n se...n sen az önce" daha lafımı tamamlamadan sırtım...