14 BÖLÜM

37 4 2
                                    

BEĞEN VE YORUM

Ruhum kayıp ilanımı çıkartır mısınız?

İyi okumalar

***

Bilinmezlik kaybolmanın bir tanısı mıydı? Sözcük anlamı gerçekten neydi? Kalbimiz doğduğu andan beri peşimizi bırakmayan tek gerçekti. Neden doğduğumuz, geleceğimizde ne olacağını, ölünce gerçekten de cennet veya cehenneme mi gideceğimiz, etrafımızda ki insanlar gerçekten seviyor mu, ne zaman sonsuz bir uykuya gireceğimizi, başka bir bedenle tekrardan dünya ya gelebilecek miydik ve nice bilinmezlikler...



Peki bu bilinmezliklerin bir gün cevabını alabilecek miydik? Bu sorunun cevabını en çok merak eden de Crescent kasabasında yaşayan insanlardı. Kasabada yaşanan son olaydan sonra kasabada duymayan kalmamıştı, herkes tedirgindi, merak ediyorlardı bu vahşetleri yapan kişiyi... küçük bir kasaba olduğu için dışarıya bu olayı taşımama yasağı da gelmişti. Bir çoğu seri katil diyor, bir çoğu da cesetlerde görünen pençe izleri ile vahşi hayvan diyordu. Bana soracak olursanız bunu yapan bir insan değildi. Çünkü bir canlının kalbini hangi insan çıkartabilirdi ki? İnsanlar gerçekten bu kadar kötü müydü? Vahşi hayvan desen nasıl bir hayvan ki kimse neden göremiyor veya okula nasıl girebildi? Aklımda nice sorular...

O vahşetin yaşandığı gün gelen polisler ifadelerimizi aldıktan sonra okulu 2 haftalığına kapattılar, aradan 4 gün geçti ve bu süreçte bir türlü kendime gelememiştim ne zaman gözlerimi kapatsam aynı şeyleri tekrardan görüyordum ve her kapattığımda okuldaki cesetler çoğalıyordu. Anlayacağınız olmayan psikolojim şimdi hiç yoktu.

Televizyonun ekranına bakarken daldığım düşüncelerden çalan kapıyla kendime geldim. Omzumda olan battaniye ye daha sıkı sararak kapıya doğru ilerleyip, kapıyı açtığımda Mark'ı görmeyi beklemiyordum. Çünkü 4 gün boyunca ortalıklarda yoktu bu yüzden şaşırmıştım.

"Leydim depresyona girmiş gibi bir haliniz var?" dedi beni baştan aşağı süzerek, istemeden bende kendimi süzdüğümde; bol gelen pijamalarla, boyumdan büyük bir battaniye sarılmış vücudumla, bir de dağınık topuzu da sayarsak gerçekten de öyle gözüküyordum.

"Depresyonda mıyım, yoksa nohut kadar olan beynimi de kaybettiğim için mi öyle görünüyorum bilemiyorum." dediğim de Mark kahkaha atarak "Desene durum bu kadar feci, peki bu feci durumdan kurtulup benimle balık tutmaya ne dersiniz leydim?"

Olumsuz cevap vereceğim anda tekrardan söze girerek "Hem psikologlar tarafından iyi geldiğine dahil onaylanmış bir aktivite"

Biraz düşündükten sonra "Psikolog dediğin için asla yapmazdım normalde ama evde durarak ta daha fazla kafayı yemek istemiyorum, bu yüzden hazırlanıp geliyorum." diyerek bir şey demesini beklemeden eşofman takımlarımı giymek için koşarak odama çıktım.

***

"Leydim boş boş denize bakmak için çıkmadık değil mi?" kamp sandalyesinde oturan Mark'a doğru kafamı çevirdim. "Ne yapmamı bekliyorsun kaptan, eğlenceli bir şekilde balık tutmamı mı?"

Söylediklerimi takmayarak oltayı düzeltirken "Buraya balık tutmaya gelmediğimizi ikimizde çok iyi biliyoruz. 'Gözlerini bana çevirerek göz bebeğimin daha derini görüyormuşçasına derinlerine bakarak' ne hissettiğini anlat bana gördüklerin basit bir şey değildi! Sana omuz olmak için buradayım biliyorsun." dediği anda gözlerim bunları bekliyormuşçasına kaç gündür biriktirdiği damlacıkları akıtmaya başlamıştı. Gözlerimi, beni anlarmış gibi bakan gözlerden kaçırarak denize doğru çevirdim ve zorlanarak;

"Kaptan.. Mark ben, ben ne düşüneceğimi, tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum. Ma...Mark benim ailem doktor olabilir ama ben kandan korkan bir insanım. 'burnumu çekerek' Kandan korkan ben, sa..sanki kan gölüne girmiş, kalbi çıkmış in..insanlar gördüm. 'Gözlerimi Mark'a çevirerek' Gördüklerimi unutamıyorum, her gözümü kapattığım da tekrar tekrar görüyorum ve bu..bu be..ni korku..korkutuyor."

Nefes almak için biraz bekleyerek gözlerimi tekrardan denize çevirdim, dudağıma gelen tuzlu damlaları yaladıktan sonra sözlerime devam ettim. "Za..zaten bana bir şeyler oldu, iyi şeyler yaşamıyorum ne yaşadığımı bilmezken, bu olayla birlikte bünyeme çok ağır geldi. Hangisinden yada neyden korkuttuğumu bilmeden her zerreme kadar korkuyorum. 'Hıçkırarak' Ben kendimi kaybettim sanki, kendimi bulamıyorum... sen beni bulur musun? İçimdeki bir ses bu daha başlangıç diyor ve bu beni daha da korkutuyor neyin başlangıcının olduğunu bilmeden... . Kaptan ben yelkenlerimi nasıl toparlayıp, kaçabilirim?" dedim tekrardan ona bakarak o ise benden gözlerini hiç çekmemişti...

Elleriyle dinmeyen göz yaşlarımı sildikten sonra kolumdan tutarak beni göğsüne yaslandırıp saçlarımı okşamaya başladı ve dinmeyen göz yaşlarım bu tepkiyle daha fazla akmaya başlamıştı. "Leydim inan ki o yelkenleri yıkılmayacak bir şekilde tamir edip seni kaçırmak isterdim ama yaşadığım zaman kadar öğrendiğim bir şey var, şimdide daha net anladığım; hiç bir şeyden kaçılmayaçağını... . Emin olsaydım en çokta her şey geçecek demek isterdim ama şuna çok eminim ki ve sende hiç unutma, nereye gidersen git ve nereye kaybolursan kaybol, ben seni her zaman bulacağım; şimdiki gibi..."

Duran göz yaşlarımı silerek "İyi ki varsın, her kötü olduğumda beni rahatlattığın için teşekkür ederim kaptan." dedim tebessümle, daha rahat yaslanarak denizi izlerken gözüm sallanan oltama takıldığında hızla ayağa kalktım "Balık tuttum kaptan balık!" diyerek hemen oltamı çevirirken, kaptanda kahkaha atarak yardım etti...

Uzun bir süre daha da dertleşerek balık tutarken aklıma gelen soruyla unutmamak için hemen kaptana dönerek sordum "Bu arada neredeyd.. " sorumu tamamlamadan aniden gelen gök gürlemesiyle yerimden sıçradım.

Mark aniden kararan gökyüzüne, büyük ihtimalle balık tutmamız yarıda kesileceği için, öfkeli bir şekilde bakarak "Siktir!" dedikten sonra 'işte o da geldi, kaçınılmaz' anlamadığım bir şey geveledikten bir saniye sonra etraf tekrar aydınlandığında kaşlarımı çatarak havayı anlamaya çalışırken kaptan bana dönerek sanki az önce gökyüzüne öfkelenen o değilmişçesine "Yağmur yağmayacak belli ama istersen eve bırakıyım seni?" dediğinde dışarı çıktığımdan beri gitmek istediğim yere sesli bir şekilde dile getirdim "Aslında bakarsan kiliseye gitmek istiyorum bana oraya kadar eşlik etmek ister misin?" dediğimde kaşlarını hafif kaldırarak " hay hay götürürüm de kilise nereden çıktı?"

"İkinci nefes aldığım yer oldu galiba" dedim tebessüm ederek. Kaptanda tebessüme karşılık verdikten sonra eğilip referans yaparak "O zaman ikinci huzurunuza eşlik etmek benim için gurur verici leydim." dediğinde uzun zamandır ilk defa içten bir şekilde kahkahalarım limanda duyuldu.

Merhaba herkese

Yeni bölüm nasıldı?

Mark hakkında düşünceleriniz neler?

Mark gercekten de Işık'a verdiği sözü tutabilecekmiydi?

Yeni bölümde sizce neler olsun?

Baska bir bölümde görüşürüz

Sizi seviyorum

Yorum ve beğeni atmayı unutmayın?

Lost LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin