15 BÖLÜM

34 4 3
                                    

İyi okumalar
Beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın.

***

Hadi bir dilek tut...

***

Küçükken gök yüzündeki bulutlara bakarken; şekillerin neye benzediğini tahmin ederek oyun oynardım, pamuk şeker benzerliğinden dolayı yemek için yakalamaya çalışırken ve ya o beyaz bulutlardan hayaller kurup mutlu olurken, şimdi ise o beyaz toz parçaların taneciklerini göremeyecek kadar dalıp gidiyordum, sanırım artık büyümüştüm... .

Öyle bir garip hayat ki küçükken heyecanla büyümek için dilekler dilerken şimdi ise keşke hiç büyümeseydik diyoruz ve bazılarımız ise geriye gidip keşke doğmasaydım diyor... .

Küçük Işığın dileği kabul olmuştu, artık büyümüştü! Peki küçüklüğüm de tutuğum dilekten pişman olacağımı bilseydim yine o dileği ister miydim? Önceden bu soruyu kendime sorsaydım tereddüt etmeden belki evet derdim ama şimdi ise evet kelimesini zihnim unutmuş gibiydi.

Kaptan bir kaç dakika önce beni kileseye bırakmıştı. Kilesinin etrafındaki parlak yeşillikler uzanma isteği verdiği için kiliseye girmek yerine uzanmayı terçih etmiştim; gökyüzüne karşı.

Gökyüzüne bakarak dalıp gitmişken gelen sesle kendime geldim.

"Seni tekrardan burada görmek ne güzel!"

Doğrularak kilesenin kapısında kolarını düğümlemiş tebessümle bana bakan pedere döndüm.

"Seni görmekte güzel peder! " Dedim söylediğine karşılık olarak. Peder kavuşturduğu kollarını bozarak serbest bıraktı, tebessümünü hiç bozmadan; "Hadi gel içeri, tanrının evinin içerisine girmeden gitmek olmaz! " diyerek içeri girdiğinde bende ayaklanarak kiliseye doğru ilerleyip, içeri girdim.
Ön taraflara giderek oturan pederin yanında yerimi aldım.

"Uzun süredir gelmediğin için bir daha gelmeyeceksin sandım. Hangi rüzgar seni tekrardan tanrının evine getirdi." diye sorduğunda olduğum yerde biraz kıpırdandım.

"Kasaba da yaşanan olayları biliyorsundur. Olayı hd'di şekilde görenlerden birisiyim. Bu yüzünden kendimi tam toparlayamadım. Arkadaşım sayesinde dışarı çıktığımda belki tanrı beni rahatlatır diye buraya geldim. " dediğimde kafasını karşımızda sahne gibi bir yere tebessümle çevirerek "En iyi yolu seçmişsin." dedi.

Neye baktığına bakmak için kafamı çevirdiğim de; duvarda kimin olduğunu bilmediğim taşlarla yapılmış koca bir portre ve tavandan asılmış neyin heykeli olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Dinle ilgili hiç bir bilgim yoktu ve kileseyede ikinci gelişim olduğunu varsayarsarak bilmemem çok normaldi zaten ve hangisine baktığını anlamamıştım.

"İyi bir yol mu, bilmiyorum ama benim bu kötü günlerimi yok edebilir mi, lütfen? " dedim peder gibi sahneye bakarak.

"Tanrı sana yol gösterir ama yok edemez." dediğinde merakla:

"Niye buna yetecek gücü yok mu?"

"Evren deki her bir canlının bir kaderi vardır ve her canlı kaderini yaşamak zorundadır." dediğinde pedere dönerek tekrardan soru sordum:

"Her insan kendi kaderini değiştirebilir felsefesine inanmıyormusun peder?"

"Kimsenin kaderi değişmez, değiştiremez! Değiştirdiğini düşündüğün kader aslında gerçek kaderindir." bana dönerek sözlerine devam etti; "Bu yüzden kaderi satrançtaki rakibin olarak düşün, Tanrı'yıda oyun kuran olarak düşün. Taşları önüne serer ve ilerleten sen olursun o sadece hareketlerinizi izler. Doğru yol  da ilerleyip kazanırsan oyunun sonunda güzel ödül alırsın ama şahını yani sen yanlış yoldan ilerlersen oyunun sonunda her saniye kül olursun. Yani Tanrı sadece oyunu verir hiç bir şeye karışmaz" dediğinde dünüşünerek sesizce; "Sınav gibi" dediğimde peder beni duyduğu için kafasını sallayarak onaylamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lost LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin