4.BÖLÜM

474 26 4
                                    

Yazım yanlışlarım olabilir şimdiden özür dilerim ve iyi okumalar💓

İnsan kendinden korkar mıydı?
Ben korkuyordum!

***

Ölüm hissi tüyler ürpertiyordu: şimdi ki gibi...

Gözlerinde hayat enerjisi gördüğüm gözler, şimdi bana donuk bir şekilde bakıyordu.

Cidden ölüm bu kadarı basit miydi?
Peki neden ölüm bu kadar basitken, acı neden bu kadar uzundu?
Bu hiç adil değil di! Çünkü bu hayata bir kere geliyorsun ve mutlu olamadan gidiyorsun...

Geyiğin donuk gözlerinde takılı kalırken, gözlerimin üzerinde sisler oluşmaya başladı. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım sisler den kurtulmak için,


Sisler bir kaç saniye sonra gittiğin de tekrardan geyiği gördüm ve ... bu imkansız, geyik sapasağlam bir şekilde ot yiyordu ama bu nasıl olur?
O ölmüştü! Gözlerinde ölümü görmüştüm...

Kafamı refleksle yana çevirdiğimde Emma heyecanlı bir şekilde fotoğraf çekiyordu ama az önce Emma yoktu...

Kafamı hızlı bir şekilde çevirip etrafa baktım, tam ne olduğunu göremediğim canavar da yoktu...

Neler oluyordu böyle, korkudan bir kaç adım geri gittiğim de ayağıma gelen odun parçaların kırılma seslerini duydum ve bunu bir tek ben duymamış olmalıyım ki geyik kafasını otlardan kaldırıp bizim tarafa baktı, tekrardan parlak gözlerle göz göze geldim.

"Işık dikkatli olsana, bizi fark etti."

Korkudan Emma'ya cevap veremezken yine aynı çalılıkta sesler gelmeye başlamıştı. Hiç bir şey düşünmeden "Kaç!" diye bağırdıktan sonra Emma'nın  bileğinden tuttuğum gibi koşmaya başladım. Tabi geyik de bizim kaçmamızla kaçmıştı.

"Kızım dur sana, neden koşuyoruz?" diyen Emma'yı takmadan bileğinden daha sıkı tutarak, nereye gittiğini bilmediğim orman yolundan koşmaya devam ettim. Arada sırada arkama bakıyordum: sanki bizi takip ediyormuş gibiydi...

Emma en sonunda dayanamamış olmalı ki zorla da olsa durdurmuştu bizi, nefes nefese; "ne oluyor Işık, neyden kaçıyoruz?"

Sorusuna cevap vermeden, korkudan etrafıma bakarak "Kapa çeneni sadece koş!" dedikten sonra koşacaktım ki bileğimden sıkıca tutarak durdurdu.

"Sen ne olduğunu söylemeden hiç bir yere gitmiyorum. Kızım haline baksana ruhun çekilmiş gibi duruyorsun. Seni bu hale ne getirdi?"

Gözlerimle, etrafımızı tarayarak; Emma'nın yüzünü ellerimin içine aldım:

"Söz veriyorum anlatacağım ama şuanda soru sorma sadece koş! Buradan biran önce çıkmamız lazım" dedim hızlı ve sesiz bir şekilde, çünkü biri bizi izliyordu. Ne kadar etrafa bakıp görmesem de hissediyordum ve ben maalesef ki hislerim den hiç bir zaman yanılmadım.

Tekrardan bileğinden tutarak koşmaya başladım, bu sefer bana zorluk çıkarmamıştı. İlerde gördüğüm çıkış yoluyla daha hızlı koşmaya başladım tabi Emma'nın oflamalarıyla birlikte...

Arabanın oraya geldiğimiz de nefes nefese " çabuk arabayı aç, çabuk!" dedim geride bıraktığımız orman yoluna bakarken. Emma arabayı açtığında hızlı bir şekilde arabaya bindiğimiz gibi kapıları kilitledim.

Emma bana dönerek "şimdi anlatacak mısın neden kaçtığımızı?"
Gözlerimle etrafı mı tarayarak: "Sadece olabildiğince hızlı sür, lütfen."

"Işık ..."

Daha konuşmadan hızlı bir şekilde sözünü keserek:

"Sür artık şu arabayı, lütfen"

Emma derin bir nefes alarak "Kafayı yiyeceğim tanrım!" diyerek arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

...

Evin önüne geldiğimiz de arabayı park edip bana döndü; "Anlat artık! Seni bu hâle ne getirdi ve biz neden kaçtık?"

Kurumuş dudağımı yalayarak zorlasa olsa da konuşmaya başladım:

"Orada bir şey vardı ve geyiği öl.. öldürdü ama sonra nasıl olduysa o.. o geri canlandı sonra se.. sende yoktun ama sonra va.. vardın. O da va.. vardı ama sonra yo.. yok oldu." korkudan ve şaşkınlıktan düzgün cümle kuramamıştım.

"Işık ne dediğini anlamıyorum. Biz orada geyiğin fotoğrafını çekerken, birden koşmaya başladık ve sen yol boyunca konuşmadan korkuyla sadece camdan etrafı kolaçan ettin. Seni bu kadar korkutan ne görmüş olabilirsin?"
Stresten saçlarımı çekerek: "Bilmiyorum, ne gördüğümü bilmiyorum! Tam görmedim ne olduğunu sadece uzun ve tüylüydü sonra o geyiği öldürdü."

"Işık, orada kimse yoktu! Geyiği de görmedin mi, biz kaçtığımızda kaçmıştı."

Kafamı olumsuz anlamda sallayarak dizlerimi kendime doğru çektim. "Hayır.. hayır oradaydı sonra geyiği öldürdü ama geyik göz kırpıştırmamla canlandı sonra o yok oldu ve.. ve ben deliriyorum galiba" dedikten sonra ağlamaya başladım saçımı çekiştirerek.

Emma beni kendine çekerek kafamı omzuna koydu. Saçlarımı okşayarak beni avutmaya başladı:

"Sakin ol, sakin! Hiç bir şey olmadı. Sen sadece uyanıkken rüya görmüş olmalısın, tamam mı? Sakinleş!"

Birkaç dakika sonra ağlamam kesildiğinde, Emma kafamı kaldırarak; "Şimdi eve girdiğin gibi uyuyorsun. İnan bana uyandığında her şey daha güzel olacak" içimden 'umarım' diyerek kafamı salladım.

Araban inip bacaklarım titreye titreye eve doğru ilerlemeye başladım. Motor sesini duyduğumda Emma'nın gittiğini anlamıştım. Kapının önüne geldiğimde zorla cebim deki anahtarı çıkararak, anahtar deliğine takmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü elim o kadar çok titriyordu ki bir türlü takamamıştım. Zorla da olsa anahtarı takmayı başarıp kapıyı açtım. Evin içine girip kapıyı kapattım. Belimi kapıya yaslayarak yavaş bir şekilde yere oturup bacaklarımı kendime doğru çekerek kollarımı sardıktan sonra çenemi dizime koydum.

Bugün gördüklerim neydi?
Bir kaç gündür bana ne oluyordu?
Neden açıklaması olmayan farklı şeyler görüyorum?

Emma'nın dediği gibi uyanıkken rüya mı gördüm, peki böyle bir şey var mıydı ki?

Böyle bir şey varsa neden kaçtığımız zaman birinin bizi takip ettiğini hissettim? Tanrım kafayı yiyeceğim!
Umarım her şey benim kuruntularımdır. Yoksa kesinlikle ben kafayı yiyorum ve bana her ne oluyorsa, bu beni korkutuyor.

Birden aklıma gelen gerçekle başımı hızlı bir şekilde kaldırıp etrafıma baktım yutkunarak, çok önemli bir gerçeği unuttum veya sorunu mu demeliyim?
Ben bu gece evde tek başıma nasıl kalacaktım?

Merhabalar yeni bölüm nasıldı sizce?
Beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın.
Sizi seviyorum♥️

Lost LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin