Delirmek bu olsa gerek kendimi tanımıyorum çünkü
***
Taksiden indiğim gibi bahçeden içeri girip kapıyı kapattım. Tam arkama dönecektim ki içimdeki merak hissi yeşermeye başladı. Kafamı kaldırıp karşıdaki eve baktım. Aslında bu eve ev demek biraz ayıp olurdu. Çünkü buradaki evlerden farklı dizayn edilmişti.
Buradaki tüm evler aynı eşitlik deydi. Ön ve arka bahçesi orta düzeydeydi ve evler yan yanaydı. Karşımdaki ev ise üç evin birleşimiydi, büyük bir bahçesi olan güzel bir evdi. Tabi önceden evin güzelliği pek belli olmazdı. Şimdi ise temizlenip ve boyandığı için göz alıcıydı ki korku evi gitmiş, yerine güzellik evi gelmiş gibiydi. Daha fazla saçmalama dan eve girdim.
Ceketimi asarken geldiğimi bildirmek için yüksek sesle: "Ben geldim!" Diyerek bağırdım.
Sesimi duyan annem: "Işık sen mi geldin, mutfaktayım gel yardım et bana!"
Gülerek mutfağa girdim: "Acaba Matmazel'im ben gelmeseydim ne yapcaktın?"
"Tabi ki seni bekleyecektim Işık hanım, hadi oyalanma da şu tenceredeki sarmalara bak pişmiş mi" dedi, kıvırcık yıkarken
Son söylediği kelimeyle resmen gözlerimden kalpler fışkırmıştı. Ocağın önüne gidip tencereler den birini açıp içinden bir tane sarma alırken anneme "Misafir filan mı gelecek neden bu kadar çok yemek yaptın?" Diye sordum.
"Misafir gelmiyor karşıdakilere yaptım,pişmişse git götür!" dediği anda yediğim sarma boğazımda kalmıştı. Kaç gündür değişik olaylar yaşadığım yeni gelen komşulara mı götürecektim? Asla! Hemen sıyrılmak için aklıma gelen ilk şeyi söyledim "Aaa aklıma daha yeni geldi. Benim acil ödevim vardı. Ben ödevimi yapmaya gideyim. Artık sen götürürsün matmazel" deyip tam mutfaktan kaçacaken annemin sözleri beni durdurmuştu.
"Desene o zaman buradaki sarmaları
da yiyemeyeceksin sonuçta acil ödevin vardı değil mi?" Altan Altan tehdit mesajları yollayan anneme dönerek gülümsedim. "Aslında bakarsan ödevim o kadar acil değil sonra da yaparım." Ocağa tekrardan dönüp sarma dolu tencereyi aldım. "Ben en iyisi bunları komşularımıza götüreyim, iki tarafta aç kalmasın" dedikten sonra mutfaktan çıktım.Az önce ben asla götürmem demiştim dimi? Unuttun siz onu midem korkumu çok iyi bastırdı.
Evden çıkıp karşı evin bahçesine girdim. İçimdeki kaçma hissini bastırmaya çalışarak, kapılarının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp tencereyi daha sıkı tutup dirseği mi zile doğru uzattım gibi geri indirdim, yok yapamayacağım! Kolum resmen korkudan zile gitmiyordu.
Acaba kapının önüne bırakıp gitsem mi? Bence iyi fikir zile basar kaçarım ne ben korkudan kalp krizi geçiririm, nede onlar aç kalır diye içimde geçirerek tencereyi yere bıraktım. Zile birkaç saniye bakıştım yada aslında bakarsınız zile basmaya da gerek yoktu sonuçta insanları rahatsız etmeye ne gerek var, artık ne zaman dışarı çıkarsalar o zaman görürler.
Arkamı dönüp tam adım atıcaken: 'Tabi tencereyi bırakıp kaç annen de kafanı kırsın' diyen canım iç sesimle olduğum yerde durdum. Doğruya bide anne faktörü vardı ben onu hiç unuttum. Aman canım nereden bilecekti bıraktığımı değil mi? 'Sakladığın şeyler eninde sonunda karşına çıkar kainatın kuralı' diyen iç sesime dalmak istedim. Niye her ortaya çıktığında beni zor durumda bırakıyorsun? Ne güzel gidiyordum işte şimdi gidip korkudan altıma mı yapıyım, rezil mi olayım komşularımızın yanında o yüzden bence ben hiç arkamı dönmeden eve gireyim kendimi ikna etmeye çalışarak adım atacakken bu sefer de annemin benim nasıl kafamı kırdığı anki görüntü gözlerimin önünden geçti yada vazgeçtim ben en iyisi arkamı dönüp zile basıp tencereyi verip gideyim. En fazla korkudan kalp krizi geçiririm ne olacak yani değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Light
FantasyGöz rengi değişmişti sinirden farklı bir ton olmuştu. Olduğum yerden geri geri gitmeye başladım. Ben her gittiğimde üstüme üstüme geliyordu korku dan ağzımı zorla araladım "Nesin sen böyle, se...n se...n sen az önce" daha lafımı tamamlamadan sırtım...