Bu koşuşturmada geceler birkaç gün daha nöbetini devretmişti. Uras anlaştığı bir ofis için atölyesinde resim seçerken telefonu çaldı. Cevap verdiğinde telefonun diğer ucundaki kişi Uras'a kendisini tanıttı. Daha önceden yolları kesişmişti bu adamla. Uras'a Bülent'i soruşturduğunu duyduğunu söyledi. Uras'ın onayının ardından konuşmak isterse yanına uğramasını söyledi. Hiç zaman kaybetmeden hemen konuşmak istiyordu Uras. Gitmesi gereken yeri öğrenip elindeki işi hızlıca bitirdi. Yarım saat içinde yola çıkmıştı. Böyle adamların karşılık istemeden günahlarını bile vermeyeceğini çok iyi biliyordu fakat Bülent'e o kadar sinirliydi ki ne pahasına olursa olsun onu bulacaktı.
Gayrettepe yakınlarında bir plazaya gelmişti Uras. Daha önceden geldiği bir adresti. Bir kerede olsa burada bulunduğu için nereye gideceğini çok iyi biliyordu. İçeriye girdikten sonra masa başındaki görevli hanımefendiye Umut Bey'i görmeye geldiğini söyleyerek beklemeye başladı. Yukarıdan onay geldiğinde Uras'a on üçüncü kata çıkması gerektiğini ilettiler. Uras asansöre binerek o kata kısa sürede çıktı. Karşısındaki ofise doğru ilerledi. Ne iş yaptıklarını bilmiyordu ama şeffaf camlar arkasında çalışan birçok insan vardı. Oradaki görevli ile de aynı süreci yaşadıktan sonra Umut denen adamın yanına girebilmişti. Hatırladığından daha kilolu, kısa saçlı ve sakallıydı. Uras odasına girince ayağa kalkma nezaketinde bulundu ve tokalaştılar. Ev sahibi olarak gereğinden fazla samimi idi. Eliyle gösterip Uras'tan oturmasını rica ettikten sonra bir şey içip içmeyeceğini sordu. Uras viski varsa iyi olacağını söylemişti. Umut Bey içten bir estağfurullah çektikten sonra Uras onun ne kadar muhafazakar olduğunu hatırlayıp kahve de olabilir diye ekledi. Kahveleri gelene kadar Uras ve yaptığı işler hakkında kısaca konuştular. Kahveler geldiğinde ise Uras ''Şu, Bülent denen adamla alakalı konuşsak daha iyi olacak'' diyerek direk konuya girdi. Umut Bey masanın çekmecesini çekip eline bir adet alev kırmızısı tesbih aldı. İki elini önünde birleştirerek çekmeye başlaması ile konuşmaya da başlamıştı.
''Zerru diye bir adam var. İran asıllı, daha önce hiç adını duydun mu?'' Uras hayır dercesine kafa sallıyordu. ''Zerru benim eski bir dostum. Zamanında Türkiye ile İran arasında girdi çıktı işi yapıyordu.''
Uras'ın bildiği kadarı ile girdi çıktı dedikleri olay değerli veya değersiz bir takım eşyalar ile birlikte yurt dışına para çıkarıp daha sonra aklanmış bir şekilde geri almaktı. Uras Umut Bey anlatırken tek bir kelime etmeden dinliyordu.
''Bunların o zamanlar Türkiye'de on taneye yakın aracısı vardı. Para Türkiye'ye girdikten sonra muhafaza edip zamanı gelince Zerru'ya aktarıyorlardı. O zamanlar aracılardan biri öldürülmüştü, bu Bülent dediğin adamında ismi orada geçmişti.'' Uras merakla sordu.
''Nasıl adı geçti? Hala nasıl yaşıyor bu adam?'' Bu tip işlerde bir sıkıntı olduğunda hayatta kalmanın çokta mümkün olmadığını iyi biliyordu Uras. Umut Bey anlatmaya devam etti.
''Bu aracının iki tane adamı varmış, biri bu Bülent denen adam diğeri de kayınbiraderi.'' Kayınbiraderi dediği andan itibaren Meral'in babası olabileceğini kafasında değerlendirmeye başlamıştı Uras.
''Bunlar parayı alıp teslimatı tamamlamak için beklerken birkaç gün sonra bu Bülent'in kayınbiraderi, Zerru'nun adamını öldürüp parayı aldıktan sonra kayıplara karışıyor. O zaman kamera kayıtları falanda çıkmıştı. Hatırladığım kadarıyla bu Bülent olay olurken orada değilmiş. Zerru'da bunu yanından siktir edip kaçanın peşine düşmüştü.'' Uras, Meral'in babasına ne olduğunu merak edip ''Parayı vurana ne oldu?'' diye sormuştu.
''Valla, kesin bir şey hatırlamıyorum ama Zerru'dan çaldıysa ölmüştür.''
Uras'ın duydukları hiç iç açıcı değildi ama aklından geçenleri yutmak zorunda kalmıştı. Tek odağı şuan Bülent'ti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü
عاطفيةKendi hayatı için elinden geleni yapıp başarılı olduğunu zanneden bir kadın, çocuğunun geleceğini tayin etmek için çırpınırken başarısız olmuştur. Kızı da kendi hayatının benzeri bir döngüye girmiştir. Hatırlamadığı bir anne, sonradan değişse de ort...