Bölüm 20

72 4 0
                                    

Merabaaa... :) Uzun bir aradan sonra işte yeni bölüm.. Çok özür dileriz, birkaç sıkıntımız vardı bölüm gecikti. Uzun ve güzel bir bölüm oldu iyi okumalar oy vermeyi unutmayın :D

Bir hışımla odaya dalan Aras, Burçin'in üzerinde piçin tekini görünce çocuğu kızın üzerinden çektiği gibi yumruklamaya başladı. Çocuk ilk başta afallasa da o kadar sarhoştu ki bir şey yapamadı. Aras bütün hıncını aldıktan sonra kanlar içinde kalan çocuğu odada bıraktı.  Daha sonra Burçin'in kolunu omzuna atıp, Toprak'ın da koluna girdi. Kızları arabaya yerleştirdikten sonra en sağlıklı ve güvenli yerin Güneşlerin evi olduğuna karar verdi.

Güneş'i aradığında Güneş başta Burçin'in içtiğine inanamasa da arkadan gelen 'Ders, okul, bana ne ya! Matematiğin de a.q.' tarzındaki sözlerle yeterince ikna olmuşa benziyordu. Aras kapının önüne geldiğinde sızmış olan kızları tek başına taşıyamayacağı için Güneş'i aşağıya çağırdı. Eylül de o sırada kızları ayıltmak için kahve yapıyordu.

Kızları eve getirdiklerinde Toprak idare edebilse de Burçin yürüyemiyordu. Aras Toprak'ı, Güneş ve Eylül de Burçin'i ayıltmaya koyuldular. Cezveler dolusu kahvelere rağmen adam akıllı ayılmamaları kızları ve Aras'ı usandırmıştı.

Biraz hava almak için balkona çıkıp geri döndüklerinde; Burçin ve Toprak çoktan uyumuşlardı... Güneş, Toprak ve Burçin'i büyük zorluklarla da olsa misafir odasına yatırdıktan sonra salona gelip Aras'a yarınki taşınma işi için yardıma ihtiyaçları olduğunu söylediğinde Aras kabul etti ve Güneşlerde kalmaya karar verdi.

Ertesi sabah kahvaltı yapıp evden çıkan grup, Burç, Kaan ve Rüzgar ile yeni evin önünde buluştular. Kapıyı açıp içeriye girdiklerinde Eylül hemen görev dağılımı yaptı. Eylül ve Rüzgar yatak odasını, Burç Kaan ve Güneş mutfağı, Aras Toprak ve Burçin de salona düzenleyeceklerdi.

Güneş kolinin içinden aldığı tabakları sildiği dolaba yerleştirirken Burç'un telefonu çaldı. Güneş'in başta sadece gözü takılsa da zaman geçtikçe ve Burç'un kahkahaları şiddetlenince artık her lafı batmaya başlamıştı. 15 dakika olmuştu ve Burç halen telefonla konuşuyordu. Güneş dayanamayarak,

" Bizim burada kıçımız çıksın, paşazademizin rahatlığına bak! Bir işe yaramayacaksan kalabalık etme" dedi. Burç bu gerginliğe gayet rahat bir şekilde,

" Ne var? Geldim işte" diye cevap verdi. Güneş artık bezmiş bir şekilde yukarıya doğru baktığında sabrının sınandığının farkındaydı.

Mutfakta gerginlik yavaş yavaş artarken yatak odasındaki durumlar berbattı. Üzerinden bir kaç gün geçmesine rağmen Rüzgar'ın aklında halen Eylül'ün kızlarla beraber sarhoş olması ve ona haber vermemesi vardı. Rüzgar dayanamayıp patladığında aynı zamanda tartışmayı da başlatmış oldu. İçinden gelenleri söyleyip iyice kızdıktan sonra alev gibi gözleriyle Eylül'ün çenesini sıkıca tuttu ve gözlerine odaklandı.

" Sen benim canımdan, kanımdan daha değerlisin. Hala anlayamadın mı bunu? Benim o gün ne kadar korktuğumu bilmiyorsun. Kalbimi diri diri içimden söküyorlarmış gibiydi Eylül. Sanki göz göre göre benden gidiyormuşsun ve ben hiçbir şey yapamıyormuş gibiydim. Hayatımda ilk defa kendimi bu kadar çaresiz ve aciz hissettim. Sen yokken ben bir zavallıyım işte! Bunu hissetmek, görmek bu kadar zor olmamalı."

" Rüzgarım, seni çok iyi anlıyorum. Beni ne kadar sevdiğini de biliyorum. Ben kızlar arasında olacak bitecek diye sana bir şey söylemedim. Sende beni anla. Çok bunaldım. Ailemi her zamankinden daha fazla düşünmek zorundayım. Hepimiz tehlikedeyiz. Can güvenliğimiz yok denecek kadar az. Sadece kız kıza rahatlamak istedik hepsi bu. Biraz sakin olmayı dene. Bak karşındayım, sağlamım ve halen senin şirinenim. Söz bir daha sensiz, sana haber vermeden bir şey yapmayacağım."

5 Hayal Tek GerçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin