Bölüm 8

872 44 257
                                    

Emre'nin ağzından

Onunla görüşemediğim ve geçmek bilmeyen hafta sonunun ardından, sonunda pazartesi olmuştu. O gün hırkasını bizde unutup gitmişti ve en azından bugün görüşebilmek için bir nedenim vardı. Aslında normal bir konuşma da açabilirdim fakat o yaklaşmadan sonra biraz çekiniyordum? Kahvaltı yaparken Hürkan'a yazmaya karar verdim.

Emre: Hey uyandın mı? (07.58)

Hürkan: Uyandım. Nasılsın? (08.01)

Emre: İyiyim şey demek için yazdım. Hazırsan okulun oradaki parka gelir misin? (08.01)

Hürkan:  Gelirim de bir sorun mu var? (08.03)

Emre: Hayır sadece ders öncesi biraz takılırız diye düşünmüştüm.  (08.03)

Hürkan: Tamam o zaman çıkıyorum ben. (08.03)

Emre: Tamamdır. (08.05) ✓✓

Hemen tabağımı bitirip, çantamı aldığım gibi evden çıktım. Parka geldiğimde Hürkan beni bir bankta oturmuş bekliyordu. Midem kasılmaya başladı. Yanına doğru her adımımda midem daha çok kasılıyordu. Yanına varınca banka oturdum. Hemen bana dönüp o mükemmel gülümsemesini bahşetmişti. Bu gülüşü hak edecek ne yaptım ben?

''Görüşmeyeli hemen özlediniz herhalde beni Emre bey?''

''Yoo, Hürkan bizde kalmış Hırkancım.'' dememle yüksek sesli bir kahkaha attı. 

''Ne?'' Niye gülüyordu bu şimdi kendi kendine?

''Hü- hırka- hürka- bana-'' Gülmekten konuşamıyordu ki anlayayım.

''Ne gülüyorsun oğlum? Komik bir şey mi dedim amk?'' bunu söyleyince biraz kendine gelip gözündeki yaşları sildi.

''Hürkan sende kalmış Hırkancım???'' deyip tekrar kahkaha atmasıyla olayı anlayıp ben de kahkaha atmaya başladım.

''ÖYLE Mİ DEDİM GERÇEKTEN?''

''Evet'' demesiyle ikimiz de tekrardan kahkahaya boğulduk.

''Of oğlum anla işte hırkan bende kalmış ben de o yüzden sana yazdım'' dememle gülümsemesi yavaşça soldu.

''Anladım, yani özlemedin beni.'' 

''Şaka şaka sadece bu bahaneydi, gerçekten ders öncesi seninle takılmak istedim. Yoksa sınıfta da verirdim biliyorsun.''

''Bahane üretmene gerek yok o zaman Emre, çünkü istediğin an seninle sohbet ederim ya da buluşurum.'' 

Bu çocuk... Bana gerçekten anlam veremediğim duygular yaşatmaya başlıyor. 

Etraf sonbaharın tonlarıyla kuşatılmıştı. Yerlere düşen ve savrulan kahverengili turunculu yapraklar, önceki geceden kalan ıslak yerler, hafif rüzgar ve o... 

En güzel kahve tonu onun gözlerinde olabilir miydi? Alnına yine birkaç tutam düşmüş saç ve kafasında koyu yeşil beresi, yağmurluğunun içine yeşil sweatshirt, altına da krem rengi kargo pantalon giymişti. Her zamanki gibi büyüleyiciydi yani kısaca. 

''Hey sana diyorum kahvaltı yaptın mı?'' diyerek elini gözümün önünde sallamasıyla kendime gelmiştim. 

''Bugün çok güzel olmuşsun.'' dememle biraz şaşırarak kalmıştı. Evet, ben de onun kadar şaşkınım çünkü bunu içimden dediğimi hayal ettiğimi sanmıştım ama gerçekten söylemişim.

''Yani yeşil yakışmış sana.'' diye toparlamaya çalıştım. Hafiften gülmüştü panik dolu halime.

Bu gülüşü her saniye izleyebilirim...

𝘊𝘢𝘯'𝘵 𝘵𝘢𝘬𝘦 𝘮𝘺 𝘦𝘺𝘦𝘴 𝘰𝘧𝘧 𝘺𝘰𝘶 || 𝘔𝘦𝘯𝘨𝘰𝘭𝘢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin