Emre'nin ağzından
''KIRMIZI ALANA ALIN HASTAYI ACİL!''
''Hasta 20'li yaşlarında erkek, kimliği daha belirsiz, hava şartından dolayı kontrolü kaybedip tırın altına girmiş. Ambulansta kalbi durdu, müdahale ettik ama kanaması durmuyor ve kafa darbesi almış.''
''Tamam gerisini biz halledeceğiz. Kaan bana Ömer'i çağır.'' Nerde olduğunu anlamaya çalışan boş gözlerle bakıyordu. Cebimden ışığı çıkarıp gözlerine tuttum.
''Beni duyuyor musunuz? Ben Nörolog Doktor Emre Karaaslan. Şu an hastanedesiniz ve kaza geçirdiniz. Lütfen bizimle kalın.'' dedikten sonra başladığım müdahaleye devam ediyordum.
''Hocam kalbi duruyor!''
''Makineyi ver, 120'ye ayarla!''
Makineden çıkan tiz sesle derin nefes aldım ve şok makinesini hastaya yerleştirip şoku verdim. Hiçbir işe yaramıyordu şok.
''Ölüm saatini ilan edecek misiniz hocam?''
''Daha değil, şu an olmaz.'' diyerek kendim masaja başladım.
''1, 2, 3, 4, 5...'' Kulaklarımı hâlâ tiz ses dolduruyordu. Odaya Ömer girince kısa süreli göz göze geldik.
''Geç mi kaldım?'' dediğinde tek çare sertçe göğsüne yumruğumu geçirmek oldu. Ve tiz sesin yerine düzgün ritim doldurdu odanın içini.
''Hayır, tam zamanında geldin. MR çekildikten sonra ameliyata alacağım. Bacağında ciddi hasar var benimle ameliyata girmen için çağırdım seni.''
Hastayı asistanlar götürürken ameliyata hazırlanmaya geçtim. Kıyafetlerimi giyip ellerimi sabunla dezenfekte ederken ameliyathanenin içindeki telaşı seyrediyordum. Yanıma gelip ellerini temizlemeye başlayan Ömer'in gözlerini üstümde hissedince ona döndüm.
''Çok sevdiğin bir hastayı daha birkaç saat önce kaybettin Emre. İstersen diğer doktor girsin ameliyata.''
''İyiyim Ömer, boş durdukça daha çok kafamda dolanıyor. Kendimi meşgul etmek iyi geliyor.''
''Son kararın mı?''
''Evet, merak etme.'' deyip içeri geçtim.
Hazırlanıp ameliyata başladık. Saate baktığımda sabah 06.52'ydi. Ameliyata başlayalı 7 saatten fazla olmuştu. Bir süre sonra hastayı kapatıp ameliyathaneden çıktım.
''Hastanın kimliği belirlendi mi? Yakını var mıymış?''
''Evet hocam belirlendi. Hastanın adı Hürkan Gügen, 29 yaşındaymış. Ailesini kaybetmiş çok önceden ondan dolayı sadece bir arkadaşına ulaşabildik. 1 saattir bekliyor dışarıda.''
''Tamam beyin fonksiyonlarının beyin hasarından dolayı durduğunu ondan hastayı yoğun bakıma aldığımızı söylersiniz.'' deyip 49 saatlik vardiyamdan çıkıp eve geçtim.
5 ay sonra
''Hâlâ yoğun bakımda mı?''
''Evet, pek umudum yok.''
''Kimsesi yok mu? Kimse gözükmüyor.''
''Kazada 2 arkadaşı ölmüş, ailesini de kaybetmiş önceden. 1 arkadaşı var gidip geliyordu ama o da umudunu yitirdiği için gelmiyor.''
''Üzücü...'' deyip gelen çağrıyla yanımdan ayrıldı Ömer.
Hürkan'la ilgilenmek iyi geliyordu. Kimse yokken durumunu kontrol ettikten sonra yanına oturup sohbet ediyordum. Saat geç olduğu için ortalık bir nebze olsun sakindi. Yoğun tempodan karnımı doyuracak zaman bulamadığımdan dolayı saatlerdir deli gibi kazınıyordu midem. Yemekhaneden bir şeyler aldıktan sonra Hürkan'ın odasına gelip oturdum koltuğa.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘊𝘢𝘯'𝘵 𝘵𝘢𝘬𝘦 𝘮𝘺 𝘦𝘺𝘦𝘴 𝘰𝘧𝘧 𝘺𝘰𝘶 || 𝘔𝘦𝘯𝘨𝘰𝘭𝘢
Genç Kurgu'Sen beyazsın, ben ise griydim tekrar siyah oldum. İstemedim beyaza siyah damlasın, istemedim beyaz kirlensin...' ⚠️Bu hikaye İRONİ amaçlıdır! ⚠️ Saçma sapan düşüncelerinizi lütfen kendinize saklayın ve hoşnut değilseniz hikayeden çıkın. Tw/küfür...