Ollaaaaaa!
Nasılsınız bakalımmmm?
Ben iyi sayılırım. Gibi gibi yani...
Lütfen oy ve yorumlarınızı sununn!
İyi okumalar dilerim!
🌜🌚🌛
"Konu o olunca ben yeniden ben oluyordum. Işığı beni çağırıyordu ve ben karanlığın gölgesinden çıkıyordum. "
🌜🌚🌛
Nefeslerim sıktı. Gözlerim buğulanmıştı ama sonuna kadar koşmam gerektiğinin bilincindeydim. Ara sokaktaydım. Barların önünden tüm hızımla geçiyordum. Bir yerim acıyordu. Ama bu neresiydi kestiremiyordum. Çenem titriyordu. Soğuk rüzgar tüm kuvvetiyle yüzüme esiyordu. Sanki her şey daha berbat olsun diye yollar ıslaktı. Arkama bakmaya korkuyordum.
Bir şeyler hatırlamak için zihnimi turladım ama hiçbir şey yoktu. Bu iyi bir şey miydi bilmiyordum ama daha hızlı koşmam için bir işaret olduğunu algılayarak artık acıyan ayak tabanlarımı umursamadan hızıma hız katmak için tüm gücümü bacaklarıma verdim.
Ayağım kayarken sendelesem de kayıp düşmedim. "Dur!" diye bağırdı arkamdan kayıp bir erkek sesi. Başımı çevirmedim. Sanki zihnim bu anı daha önce yaşamışım gibi bunu istemiyordu. İçimdeki o karanlık his yüzünden aklımdan bakmak gibi bir düşünce dahi geçmedi. "Lanet olsun!" diye bağırdı bu sefer daha net bir erkek sesi.
Gözümden bir damla yaş aşağı doğru süzüldü. "Yardım edin!" Hıçkırığımın arasında bağırsam da sanki önünde geçtiğim hiçbir insan beni duymuyordu. Kimse bana yardım etmek için bir adım dahi atmıyordu. Bir anda karşıma çıkan duvar ile kendimi zar zor durdurdum. Hızla arkamı dönerken etraf tamamen siyah olmuştu. Loş ışık altında etrafa bakınmaya başladım. Ben az önce tam olarak ne yaşamıştım?
En son Marcus'un dediğine göre beni daha iyi koruyabilmesi için onun tam karşısındaki odaya geçmiştim. Kıyafetlerimi beyaz dolaba dizerken başımdaki ağrıyla beraber bilincimi kaybetmiştim. Yine ve yine birileri zihnime girmişti.
Marcus bana zihnime giremeyeceklerini, yani o kişiyi ancak kendim bulabileceğimi söyledi. Bunun nedenini sorduğumuzda ise susmuştu. Şimdi ise zihin boşluğumdaydım. Niye uyanmıyordum? Loş ışık altında siyahlığı taradım ama zihnime giren, daha doğrusu anılarıma uçuş yapan kapılar yoktu. Kaşlarım bu durum karşısında çatıldı. Dudaklarımı yalarken dilimde tuzlu sıvının tadını hissettim. Bu kaşlarımı daha fazla çatmama sebebiyet verdi. "Neler oluyor acaba?" Marcus ve Watson'ın bana büyü yaptıklarını, bir daha zihnime kimsenin giremeyeceğini düşünüyordum. Şimdi ise bu da neydi? Üstelik normal bir büyü dahi yapmamışlardı, kara büyü yapmışlardı. Etkili olması gerekmez miydi?
"Hadi bana söyle, benle ne derdin var da buradayım acaba?" dedim sakin bir sesle. "Burada tıkılı kaldın, komaya girdin falan dersen seni kendi ellerimle deşerim zihnim. Bu kadar oyun bana bile fazla." Etrafta herhangi bir ses yoktu. Elimle başımı ovuştururken, "Uyanmak istiyorum." dedim sessizce. "Bu sonsuz boşlukta kalamam, burada gerçekten deliririm. İzin ver uyanayım." Gözlerim elimde olmadan dolu dolu olmaya başladı. Yorulmuştum. "Yoruldum. Her yerden bir şey çıkıyor. Lütfen bırak da uyanayım." Hiçbir değişim olmadı. Her şey aynı kaldı. İçimde yükselen enerji patlaması ile bağırdım. "Burası benim zihnim! Beni bırakmanı emrediyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE KANI
FantasyEleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan bir çocuktu. Ama artık büyümüştü ve bunları savunup tekrar deli olamazdı. Çocukluk arkadaşı olan Cal...