BÖLÜM 2: DELİLİK

9.5K 661 235
                                    

"Ben gülüyordum, sanki içimdeki her acının aşısını bulmuşçasına."

🌜🌚🌛

Gözlerimi yüzümü ıslatan su damlalarıyla araladım. Gözlerimi sıkıcı yumarken ellerimi gözlerimin önüne siper ettim. Yanımdaki kahkaha sesiyle kaşlarımı çatarak gözlerimi araladım. Bilincim çoktan ayılmıştı. "Caleb!" diye hiddetle dikeldim. Üzerimdeki pikeyi ayağımla iterken Caleb'ın karnına bir tekme geçiriyordum ki geriye sıçrayarak tekmemden kurtuldu. "Sana kaç kere beni düzgün bir şekilde uyandır demedim mi?!"

Dudağının kenarı kıvrıldı. "Olmaz. Hem büyük odayı kap hem de benden seni düzgünce uyandırmamı iste. Bu adil mi ey Düşünce Kızı?" Ellerimle gözlerimi ovuşturdum.

"Caleb seni öldürme ihtimalim yüzde kaç?" dedim hiddetini kaybetmiş uykudan çatlayan sesimle. Uyku mahmuru gözlerle ona bakarken yandaki komidin üzerindeki telefonun açma tuşuna bastım. Saat 9.39 olarak görünüyordu. Gözlerimi kapayıp ne kadar tekrar uyumak istesem de bugün oldukça fazla işimiz olduğunu biliyordum. Yatakta dikelip bağdaş kurdum.

Gözlerimi Caleb'a çevirdiğimde hafif sakalları çıkmış çenesini kaşıyarak düşünüyormuş gibi yapıyordu. "Galiba %72-73 falan." Kaşlarımı havaya kaldırıp yüzüne dikkatlice baktım.

"Acaba bunun sebebi nedir?" dedim ondan gözlerimi alıp kendimi incelemeye başladım. "O kadar mı güçsüz görünüyorum?" dedim şüpheli sesimle. "Öyle ise bu tamamen senin suçun. Ben dövüşte senin öğrencinim."

"Hayır, ben beni öldürme ihtimalini boyunla bir olduğunu düşünüyorum!" dedi kahkahasını sona saklayarak. Kahkaha atan yüzüne bana hakaret etmiş gibi baktım. Yüzümde dehşet bir ifade ekledim. Kahkahası tam dinerken benim yüzüme bakıp yeniden kahkaha atmaya başladı. Silkelenip kendime geldim. Bu hâline göz devirmeyi de ihmal etmemiştim.

"Odamdan çıkmak için 72-73 salisen var!" dedim hiddetle. Tabii kahkahasından sesimi duyduğu da belirsizdi. Bir anda kahkahasını kesip yüzüme ciddi bir şekilde baktı. Kaşları hafif çatıldı. Anlam veremeyen gözlerle ona bakarken ağzını araladı.

"Hatırlarsan burası benim evim." demesiyle biraz utansam da yüzüne boş boş baktım. "Ama tabii," dedi beni baştan aşağı süzdükten sonra, "Evin %72-73'ü benim dersen asla itiraz etmem! Sonuçta," dedi eliyle benim boyumun civarlarını, onun boyun bölgelerini göstererek, "Evimde böyle bir yere kadar senin. Malum benim boyum oraya kadar eğilemiyor!" dedikten sonra tekrar kahkaha atmaya başladı. Beni uyuz etmeye bayılıyordu. Özellikle sabahları. Arkamdaki yastığı alıp yüzüne doğru attım. Ama yüzüne gelmeden tuttu. Caleb ve muhteşem refleksleri!

"Defol git Caleb!" Bağırmam ile birlikte korkmuş gibi geri adımlarla odadan çıktı. "Bir zahmet kapıyı da kapat!" diye bağırdım ardından. Başı kapıda belirirken bana gülen bir suratla bakıyordu. Kapının kulpunu tutup sırıtarak kapıyı kapattı. Biraz bekledikten sonra ayağa kalkıp esneme hareketleri yaptım. Bu çocuk bir gün bana kendini öldürtecekti. Banyoya yavaş yavaş gidip rutin işlerimi yaptım.

1 haftadır şu iğrenç evi temizleyip asla bavuluma dokunmamak da benim gibi bir salağa yakışırdı zaten. Dağılmış bavuluma bakıp somurttum. Daha da dağıtmak için bavulun önüne geldim. İçinden beyaz t-shirtümü ve dizleri yırtık siyah kot pantolonumu alıp giyindim. Nemlenmiş saçlarımla aşağı inerken saçlarım yüzüme yapışıyordu. Bu hisse bayılıyordum!

Aşağı indiğimde Caleb tahminimce sabah getirilen yeni televizyonun karşısındaki L koltuğa geçmiş bir film izliyordu. Onun bu hâline göz devirdim. "İnsan bir kahvaltı falan hazırlar! İnsanlık ölmüş, ölmüş!" dedim sitemkâr sesimle. Mavi gözleri beni süzdü. Sonra gözleri cama kaydı.

GÖLGE KANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin