"Bunu hak etmiyorduk ama olanlar olmuştu. Olacaklar ise bir çığ misali üzerimize tüm hiddetiyle geliyordu."
🌜🌚🌛
Yüzümdeki sahte gülümseme eşliğinde Bay Canavar'ın yanında oturuyordum. Genel Meclis toplantısı denilen bir şey yapmışlardı ve ne yazık ki beni bu toplantının sonundaki "kaynaşma yemeği" denilen bir zırvalığa getirmişlerdi. Ne ironi değil mi? Toplantıda yerim yok ama yemekte var. Beni çiğ çiğ yiyeceklerinin mesajını mı almalıydım?
Elimdeki bıçağı yavaşça kenara bıraktım. Çatalımdaki orta ayarda pişmiş sulu eti yerken de oldukça yavaştım. Etraftaki hız bende bir yavaşlama isteği uyandırıyordu. Bir de üstüne bardaklarındaki kanı içen vampirlerin yanında et yemek garibime gidiyordu.
Lokmayı tuttuktan sonra tekrar yemeğime yöneldim. "Duyduğuma göre ne vampirlikte ne de kurt adamlıkta becerikli değilmişsiniz." dedi karşı iki çaprazımda oturan kahverengi gözlere ve sert bir çehreye sahip adam.
"Maalesef." diye cevapladım.
"Başka nede iyi olabilirsin ki?" dedi tanımadığım bir kadın sesi. Zaten masada iki kadın vardı, biri ben biri de o.
Ağzım aralandı ama başka verecek cevap bulamayınca kapadım. "Hatırladığım kadarıyla sen de kurt adamlıkta iyi değilsin, Loren." dedi Hanry keyifli bir tonla. Başı bana çevrildi. "Bir keresinde nerdeyse..."
"Yeter." dedi kadın dişlerinin arasından. Çenesi gerilmişti ve gözleri ardına kadar açılmıştı. "Arkada bıraktıklarımızı konuşmanın gereği yok."
Henry kahkaha attı. "Haklısın. Seni rezil etmek hoşuma gitse de hobim değil." dedi alaya vurarak. Tam yanımda oturuyordu. Diğer yanımda Bay Canavar, Bay Canavar'ın karşısında Bay Jaxsen, onun yanında Bay Ambrose, Bay Ambrose'un yanında Marcus, Marcus'un yanında adını bilmediğim bir adam vardı. Beni direkt yemek hazırlandığında buraya getirmişlerdi. Kimseyle tanışmasam da hepsi beni tanıyordu.
"Cevap veremiyor musun, Gölge?" Yanımdaki Bay Canavar gerildi. Ondan o da hoşlanmıyordu. Masadaki konuşmlaar kesilmese de dikatlerin buraya yöneldiğini biliyordum.
"Adınızı alabilir miyim?" Yüzünde alaylı bir tebessüm belirdi.
"Ethan Hersky." dedi gururlu bir sesle, yüksek ihtimalle kibir.
"İlk önce teşekkür ederim." dedim yüzüme bir gülümseme kondurduktan sonra. "Soru soran biri olduğunuzu ve bana karşı aksi bir durumunuz olduğunu görüyorum." Gözleri kısılır gibi oldu. "Şimdi ben de sizinle aynı duruma sahip olarak bir soru sormak istiyorum; Kişisel kıskançlığınızı genelde bu kadar çok etrafa yayar mısınız?" Yüzümdeki gülümsemede eksilme olmadı, aksine daha da gülümsedim. "Şimdiden cevabınız için teşekkürler."
Çenesi seğirirken boynundaki damarlar boğum boğum oldu. Gözleri yanımda yemeğini yiyen Bay Canavar'a çevrildi. Onda bir tepki olmadığını görünce keskin hareleri yine bana çevrildi. Beni hazmedebileceğini sanıyordu ve çok yanılıyordu. "Bu laflarını ailesiz büyümene veriyorum."
"Cevap veremiyorsunuz sanırım." deyip önümdeki yemeğe döndüm. Bir süre daha bakışlarını üstümde hissettim. Eti uygun bir biçimde kestim.
"Nişan sana yaramış." dedi Bay Ambrose. "Seni daha dinç ve sağlıklı gördüm." Ağzıma götürmem gereken et çatalın ucunda takılı kaldı. Gözlerim Bay Ambrose'un karamel rengi gözlerine tırmandı. Onu hafifçe başımla onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE KANI
FantasyEleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan bir çocuktu. Ama artık büyümüştü ve bunları savunup tekrar deli olamazdı. Çocukluk arkadaşı olan Cal...