05 - ÇIKMAZ YOL

50 5 24
                                    

Artık tanışma vakti! :)

İyi okumalar. 🖤

"Oyuncakların çocuklar için olduğunu söyleyen insanlar, hayatlarımızla oynadılar."

Merhamet, insanları soyup çırılçıplak bırakan bir duygu.

Ben Arel'in çırılçıplak kalmış kalbini o yetimhanede gördüm.

Hazal'ın toptan korkmamasını sağlarken, o çocukların saçlarını okşarken, onlara gülümserken görmüştüm o kalbini.

O beni yakmıştı.

Önce sesi, sonra yüzü, sonra kalbi yaktı bedenimi.

Ve yanında dursam, karşısına dikilsem, gözlerine baktığımda ruhum yanardı, biliyordum.

Babasının ruhumda başlattığı yangının külleri, onunla yeniden alevlenecekti.

Canım yanacaktı, ölecektim, mahvolacaktım.

Şimdi ise adımlarım beni onun ayaklarına götürüyordu.

"İyi misin, Efil?"

Yasin abinin sorusuyla başımı camdan ayırdım ve bakışlarımı ona diktim. "Evet, Yasin abi. Sadece babamı evde bırakmak çok içime sinmedi."

Ah babacığım... Keşke ömrümün sonuna kadar yanında kalıp ağlayabilsem.

Yasin abi saçlarımı okşadı. "Filiz ablan başında, merak etme. Fakat sen, iyi olduğuna emin misin?"

Gözlerimi kaçırıp bakışlarımı tekrardan yola diktim.

Arel'i, o yetimhanede, o çocuklarla gördüğüm günün üzerinden 2 hafta geçmişti ve ben ertesi gün FKGS denen o aptal sınava girmiştim. O geçen iki hafta ve sonuçların açıklanmasını beklediğim birkaç gün boyunca, Yasin abinin istediği gibi onun gölgesi olmuştum.

O futbol antrenmanlarına ve maçlara giderken onunlaydım.

Hızlı refleksleri, mükemmel taktikleri vardı.

Rakibini çok iyi tanıyor, zayıf noktasını iyi biliyordu ve maçta nereye oynayacağını çok iyi kavrıyordu. Sanki maç boyunca her şeyi ince ince planlıyordu ve planını yerine otutturana kadar topu almıyor, hatta topu almak için en ufak bir gayret bile göstermiyordu.

Çalımları çok güçlüydü fakat topu almaya çalışırken çelimsiz çalımlarıyla rakibini şaşırtıp dikkatini dağıtıyordu. Böylece işi daha çok kolaylaşıyordu.

En azından benim gördüklerim bunlardı.

Şimdi Yasin abinin adamlarıyla beraber her normal insan gibi, yeni okulumda ilk günümü yaşamaya gidiyordum. Ama içimden bir ses, bunun normal bir okul günü okul günü olmayacağını söylüyordu.

"Evet, iyiyim," dedim nefesimi vererek.

Yasin abi hiçbir şey söylemedi. Sadece başını salladı ve gözlerini cama çevirdi.

İyi değildim. Hiç değildim hemde.

Arel, fotoğraflardan -ve uzaktan- gördüğüm kadarıyla babasının kopyasıydı ve ben Oğuz Sayman'a bu kadar benzeyen biriyle aynı ortamda nasıl nefes alacağımı bilmiyordum.

Adı geçince bile nefessiz kalıyorken, yanında nasıl yaşayacaktım?

Bilmiyordum. Hele öğrenmek, hiç istemiyordum.

Birkaç dakika sonra kocaman bir binanın önünde durduğumuzda günlerdir hissettiğim mide yanmasının arttığını fark ettim. Arabadan inmeden gözlerimi önünde durduğumuz binaya diktim.

BEYAZ FREZYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin