14 - KOREL

66 4 124
                                    

Bol heyecanlı bir bölümle geldimmm bi tanelerim 🖤

Yorum ve oylarınız benim için çok kıymetli ⭐

iyi okumalar. 💜


"Gördün mü, sana nasıl bittim. Görmedin. Çünkü sen, çoktan bittin."


Eğer bir kitap karakteri olsaydım, beni yazan yazar beni yazmak ve anlamakta zorluk çekerdi çünkü ben karmakarışık biriydim.

Öylesine karmakarışıktım ki bazen ne düşündüğümü ben bile kestiremiyordum. Verdiğim bir karar dakikalar sonra tersine dönebiliyor ve bir süre sonrada verdiğim o karardan pişman oluyordum.

Bu yüzden büyük ihtimalle beni yazan yazar içinde buludunğum her sahnede ne yapacağımı kestiremez ve kafayı yerdi.

Belki de nerede ne tepki vereceğimi bilemezdi çünkü çoğunlukla bağırarak ağlamam gereken yerde susar ve sadece ayağımın altından kayıp giden hayatımı izlerdim. Bu yüzden beni yazan yazar oturup saatlerce düşünür ve tepkilerimi ölçmeye çalışırdı.

Hatta belki bencil olduğumu düşünürdü.

Henüz yirmisine bile girmeyen bir kızın böyle bir yola çıkmasının aptallık olduğunu düşünürdü.

Belki nefret ederdi benden.

Ben böyle düşünüyordum ama içimdeki küçük Efil, 'bence bir kitap karakteri olsam yazar beni çok severdi,' diyordu. Umudu hiç tükenmiyordu onun. 'Hatta beni anlardı. Beni çok iyi anlardı hatta babamdan sonra bir tek o anlardı. Hatta belki iyi arkadaş bile olurduk.'

İyi biri olamadığım halde beni yazan bir yazar tarafından sevilebileceğimi düşünüyordu çocukluğum.

Belki aptaldı, belki saçmalıyordu, belki sadece çocuktu ve umut ediyordu. Bilmiyordum.

Yine karmakarışık olduğum, ne düşündüğümü benim bile anlamadığım günlerden birinde, Yasin abi bana bir mail göndermişti.

Tamamen yalnız kaldığım bir anda odama geçip maili açtığımdaysa karşıma bir video çıktı.

Video uzaktan çekilmişti ama ekrandaki görüntüler netti. Videoda büyük bir bahçe vardı. Bir villanın bahçesi.

Bahçede biri vardı, tek bir kişi: bir erkek. Üzerinde beyaz bir tişört, altında siyah bir şort vardı. Önündeyse bir futbol topu.

Arel Sayman.

Yüzünü çok net seçemesemde o olduğunu anlamıştım. Çünkü o sarı saçlar, Yasin abinin bana gönderdiği fotoğraflardaki çocuğun saçları gibiydi ve o saçların şekli ve renk tonu öylesine kendine özgü duruyordu ki Arel Sayman'ı saçlarından bile tanıyabilirdim.

Futbol topunu kendi kendine duvara atıyor, duvarla paslaşıyordu. Bazen de bahçede top sürüyor, sonra da sektiriyordu. Terlemiş saçlarının bir tutamı alnına düşse de umursamıyordu. Topu defalarca sektirdi ve sayısız kere duvara şut çekti. Vuruşları öylesine sertti ki duvarda topun izinin kaldığına yemin edebilirdim.


Bir süre sonra yoruldu, derin bir nefes aldı. Ellerini beline koyup gözlerini bir süre bahçede gezdirdi. Tam o sırada biri çıktı villanın kapısından. Üzerine giydiği gri takım elbisesine yerleştirdiği kravatını düzeltirken bahçeye indi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle Arel'e doğru yürüdü. "Bugünlük bu kadar yetmez mi, Ronaldo?"

BEYAZ FREZYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin