08 - GERÇEĞİN DİĞER YÜZÜ

58 6 37
                                    

Canımınnnn içlerriiiii, hoşgeldinizzzz sekizinci bölüme 🖤

İyi okumalar. 🖤

Ben sevilmeyi de sevilmemeyi de senden öğrendim.

Yalnız hissediyordum.

Ve bu çoğu zaman oluyordu.

Hatta bu aralar, daha sık oluyordu.

Bazen öyle zamanlar oluyordu ki  kimseyle konuşmak, kimseyi görmek, kimseyi duymak istemiyordum. Sebepsiz yere herkesten, hatta kendimden bile uzaklaşıp sadece dünyasına hapsolduğum kitapları okumak, daha çok okumak, ve daha çok okumak istiyordum.

Bazen öyle samimiyetsiz, öyle boş, öyle anlamsız geliyordu ki her şey, tek kurtuluş yolu kitaplarmış gibi geliyordu.

Oradaki karakterlerde kendimi bulur, yaralarımı iyileştirirdim. Kendimi onların yerine koymazdım. Onlar kendini benim yerime koyardı.

Çocukluğumda pek arkadaşım yoktu, daha doğrusu ilkokulda.

Ayfer diye bir arkadaşm vardı. Sarı, upuzun saçları, kocaman yeşil gözleri vardı. Peri masallarından fırlamış gibi güzeldi.

O zamanlar kendimi savunamazdım. Sınıftakiler nefes aldığım için bile beni ezerlerdi, bende susardım.

İçim çığlık atardı.

Ama ben susardım.

Çocuktum.

Ayfer dururdu arkamda. Bir tek o vardı.

Fakat ben yalnızdım.

Hep yalnızdım.

O zamanlar, benim arkadaşlarım çizgi film karakterleriydi. Yalnızdım, ama onlar vardı. Onlar hep vardı. Onlar, kitap karakterleri ve kafamın içinde yaşayanlar.

Hayellerime sığındım, onlarla yaşadım hep.

Ama öyle bir yalnızlıktı ki bu, sanki kendime bile yabancıydım. İçimde öyle bir sancı vardı ki, sanki hiç geçmeyecekmiş gibiydi. Ama geçecekti.

Geçirmek için annemin mezarına giderdim. Hep giderdim. Hep gittim. Hep gidiyorum. Çoğu insan korkuyor mezarlıklardan, ama ben değil.

Hiçbir zaman korkmamıştım.

Annemden önce de, sonra da.

Sahi, bir insan için geçmiş zaman kullanmak, insanın canını yakar mıydı? Benim yakıyordu.

En çok hangi yemeği sevdiğini bildiğiniz bir insandan bahsederken, sever değil de, severdi demek dünyanın en çaresiz hissiydi.

Bu yüzden, annemden bahsederken hep burdaymış, ve hiç gitmemiş gibi bahsediyordum.

Çünkü hiç gitmemişti.

Gitmekle gitmiş olmazsın.

Olmazdı, değil mi? Hatırası, acısı kalırdı.

Hatıra kalırdı da, acı geçer miydi?

Geçerdi. Değil mi? Böyle öğretilmişti bana.

Elbette geçerdi.

Ardında bıraktığı derin izlerle beraber.

Geçmezdi.

Düştüğümüzde bile yara alan yerimizin izi kalıyordu. Onu geçiyor sayıyor muyduk? Ben saymıyordum.

BEYAZ FREZYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin