Rüzgar sarayının kapısında indik. Saray beyazdı ve altın işlemeliydi.
Kapıda ki muhafızlar kapıyı açınca Adel'le ben Boreas'ı takip ederek saraya girdik. Saray Kratos'un sarayına kıyasla çok daha şıktı bence. Zevkler ve renkler tartışılmaz tabi.
"Bu odaya ne dersin?"
Kafamı salladım. Geniş, çift kişilik yatağı istediğim tarzda elbiseleri, makyaj masası, kitaplığı ve kendine ait bir banyosu olan güzel bir odaydı.
Adel ve Boreas'ı yanlız bırakıp odama girdim. Kendimi yatağa atmadan önce üstüme rahat bir tişört ve geniş bir şort giydim.
Yatakta sağa sola dönüp durarak dakikalar belkide saatler geçmişti.
Sonunda kalkıp saçalrımı topuz bağladım ve kitaplıktan krallar ile alakalı bir kitap aldım.
'krallar nesilden nesile geçer. Kralların güç kaynağı varislerdir. Şuan ki krallar şunlardır; Ateş kralı Ares, Su kralı Aruna, Rüzgar kralı Boreas, Toprak kralı Kratos..'
Sıkılıp başka bir kitaba geçtim. İstediğim şey bu değildi. Saatlerce kitapları eledim. Ama hiç bir kitapta benim gibi birine yarayacak bilgiler yoktu. Gerçi Trespia hakkında bir şeyler öğrenmiş oldum ama çoğunlukla kitaplar olmadanda öğreneceğim şeylerdi. Yani sanırım.
Hiç bir şeyden tamamen emin olmadığım için işe yarar yada yaramaz demek zordu bu bilgiler için.
Kapı çalınca kitabı kapatıp yataktan kalktım. Kitabı bırakıp çalan kapıyı açtım."Akşam yemeği için yemek salonuna bekleniyorsunuz efendim."
Kafamı salladım. Çok sinir bozucu bir sesle konuşuyordu ve bakışları oldukça bıkkındı. Hizmetçi olmaktan ya da benden nefret ediyor olması falan gerekiyordu.
"Beni götürür müsün acaba?"
Derken sesim istemsizce iğneleyeci çıkmıştı. Ne yapabilirim durduk yere benden nefret eden birine daha kibar olamazdım.
"Tabi ki, efendim."
Efendimi vurgulaması o yok saydım. İlerlemeye başlayınca peşinden gitmeden önce kapıyı kapattım. Sessizce kadının arkasından ilerledim. Yemek salonuna gidince kapıyı benim yerime açtı. Boreas'ı görür görmez gözleri kocaman açıldı. Hemen gülümsedi ve gayet samimiydi.
Boreas ve Adel beyaz uyumlu kıyafetler giymiş masada beni bekliyordu. Boreas masanın başında Adel'de hemen yanındaydı. Bende sessizce Boreas'ın tam karşısına oturdum. Masada her türlü yemekten vardı. İştahla masaya baktım.
"Merhaba leydim."
Diyen Boreas'a döndüm. Onun gibi eğildim.
"Merhaba Kralım,"
Adel'e döndüm.
"Merhaba Varisim."
Adel'de eğildi.
"Merhaba Varisim."
Dedi gülümseyerek. Ben başlamadan kimse yemeğe başlamadı. Bende başlayınca ikiside kıkırdadı. Kafamı kaldırıp onlara baktım. Anlamaz şekilde hizmetçilere baktığımda özellikle de beni getiren ama genel olarak hepsi yargılayan sinirli bakışlarla bakıyordu.
"Bir şey mi oldu."
Dedim çatalımda elma dilimini bırakırken.
"Hayı-"
Adel konuşurken Boreas sahte bir öksürükle lafını böldü.
"Krallar dan önce yemeğe başlamaz, özellikle misafirken."
"He.. peki."
Diyerek çatalı bırakıp onun başlamasını bekledim.
"Teşekkür ederim."
Diyerek yemeğine başladığında hiçte alay edr gibi değildi. Ondan sonra yarım bıraktığım elma dilimini ağzıma attım. Tatlı meyveyi yuttuktan sonra yemek yemeye devam ettim.
Karnım tamamen doyunca ayağa ve kalktığımda aynı bakışları hissettim. Sormadan yerime geri oturdum.kollarımı bağlayarak bekledim.
"Saçma."
İkiside güldü. Aslında ciddiydim. Neden böyle kurallar vardı ki. Doyduysam kalkarım adamın keyfini mi beklicem ben.
"Kurallarla ilgili kitaplara pek bakmadın galiba."
Dedi tek kaşı havada. Kafamı salladım.
"Okumadım."
Yalan söyleyecek halim yoktu ya. Okumadım okumak gibi de bir niyetim yok çok sıkıcı ve saçmalar çünkü. Birde kolum kadar kalınlardı nasıl ezberleyecektim.
"Keşke okusaydın. Neyse, sonra okursun."
"Yoo."
Adel gülmemek için dudağını ısırırken Boreas anlayışla baktı.
"Neyse,"
Boreas sonunda ayağa kalktı.
"Odana geçebilirsin."
Sessizce ayağa kalktım. Kapıya doğru şlerleyecekken durdum. Tek kaşını kaldırıp alayla sırıttım.
"Sizden önce çıkmamda yasak değil mi?"
Cevap gelmedi ama oluşan ortam ve Adel'den gelen garip sesler güldüklerşne işaretti.
Kapıya yaklaştığımda hizmetçi kadın sinirli adımlarla önüme geçip kapıyı açtı. Sırıtarak odadan çıktım. Hızlı adımlarla odama döndüm. Yorulmuştum ve uyumak istiyordum.
Odama girdim ve üstümde ki elbiseyi çıkarıp yatağın kenarına koydum. Yanıma bornoz alıp banyoya girdim. Hizmetçiler gelirse diye kapıyı kapattım.
Doğal taşlarla süslenerek çevrilmiş küveti sıcak suyla doldurdum. Önce ayağımı soktuğum suya yavaşça tüm bedenimi teslim ettim.
Suda iyice mayışınca sudan çıkıp bornozumu giydim. Küvette ki tıpayı çektikten sonra kapıyı açıp odama girdim.
Karşımda Ares vardı. Zaten kapalı olan bornozumu sıktım.
"Ne işin var burda?!"
Sırıtmaya devam ederken beni boydan boya süzdü.
"İyi geceler demeye geldim varisim."
Dedi sanki gayet normal bir şeymiş gibi.
"Git başımdan!"
İşaret parmağını bebek gibi büzdüğü dudağına bastırdı.
"Hmm.."
Elini çekerken aklına süper bir şey gelmiş gibi bana baktı.
"Bir öpücük verirsen giderim."
Cidden mi diye somadan kahkahayı bastım.
"İstediğin bu olsun."
Şaşkınca bana bakıyordu. Beklediği tepki bu değildi. Karşısına geçtim ve sanki bir kadını dansa çağıran bir adammışım gibi eğilip elini elime aldım ve küçük bir öpücük bıraktım.
"Hadi bay bay."
Dedim geri çekilirken. Kaşlarını çatarken hala sırıtıyordu.
"Seni pis peri kızı."
Gülümseyerek ona baktım. Peri kızı.. sevdim bunu.
"Seni pis sapık."
Diye karşılık verdim.
"Öyle olsun."
Teslim olur gibi ellerini kaldırdı. Yavaşça alev alıp yok oldu. Işınlanmadı çok havalı gelsede bunu söyleyecek değildim. Gerçi zaten artık yanlızdım istesemde söylemezdim.
Etrafı kontrol edip kimse olmadığından emin olunca bornozu çıkarıp hızlıca geniş, beyaz bir tişört ve geniş, siyah bir şort giydim.
Elbiseyi askıya asıp dolaba koyduktan sonra yatağa girdim. Kendimi yavaşça uykuya teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.