Daha az hüzünlü anılarım canlandı gözümde. Ama pek vaktim olmadı bunlara, arkamdan gelen sesle toplandı kafam.
"Selam, peri kızı."
Sesin aynı zamanda odanın sahibi olan Ares'i görmek için yatağa çevirdim kafamı. Yatakta uzanmış gayet rahat tavırlarla beni izliyordu. Üstünde siyah bir gömlek ve aynı renk bir pantolon vardı. Normalin aksine kırmızı olan gözleri bana epk hoş olmayan anları hatırlattı. Hatıralar elimi sızlattı. Yine de duruşumu da ifademi de bozmadım.
Cevap vermeden önce vücudumun kalan kısmını daevirdim ona. Pis sırıtışından buraya gelmemi beklediğini okuyabiliyordum. Planları tıkır tıkır işlerken buna vesile olan keriz bendim.
"Selam.."
Dedim mırıldanarak. Ne demeliydim hiç bir fikrim yok, her zaman ki gibi. Aklımı bulandırıp bir şekilde istediğin elde ediyordu nasılsa. Oynamak için beni seçmesi bile mantıklıydı, bu diyarda benim gibi mal mı var?
"Beni kandırdın.."
Dedim zorla. Kahkaha attı. Gülmemek için kendini zorluyorken zorla cevapladı.
"Beni suçlayamazsın, benim sayemde Aruna hakkında bilgi sahibisin."
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
Burada tamamen yanılıyordu."Hayır, sahip olduğum tek şey tahminler."
Sırıttı.
"Sen zeki bir kızsın, tahminlerin yanlış değildir."
Tek kaşıkı havalandırdım. Beni kandırıp üstüne bana zeki mi diyordu? Beyin yıkamada üstüne yok.
"Tahminlerimi biliyor musun?"
Gözlerini kısıp baktı bana.
"Zihnini okuyamam, ama seni tanıyorum."
"Beni nasıl tanıyabilirsin ki? Benim hakkımda ne biliyorsun?"
Sırıtışı genişledi. İddialı havası dan vazgeçmeyecekti.
"Ne vârisi olduğunu bilecek kadar tanıyorum seni."
Yüz ifademi zorla korudum. Blöf mü yapıyordu? Eğer aksi ise bu sandığından çok daha şey biliyor demek olurdu hemde çok çok daha fazlasını.
"Ne varisiyim öyleyse?"
Dedim kollarımı önümde bağlarken. Kendimden emin gibi görünmeye çalışsamda ne kadar becerdiğimden emin değilim.
"Tanrıçanın, barışın vârisi."
Dedi melodik bir sesle, şarkı söyler gibi. Şokumu saklamaya çalışsa da yutkunmaktan alı koyamadım kendimi. Bunu nasıl biliyor olabilirdi ki?
"Bunu nereden biliyorsun?"
Dedim olabildiğince sakin olmaya çalışarak. Yani sakin olamayarak.
"Bunu sana söyler miyim sence? Lütfen buna inanacak kadar aptal olma."
Tabi ki cevap bekleyerek sorduğum bir soru değildi. Bu diyarda kimse dürüst değildi, Ares mi olacak? Ama gerçek şu ki, eğer bir şey deseydi inanacak kadar aptalım.
"Hayır, cevap vereceğine inanacak kadar aptal değilim, cevabına inanacak kadar aptalım."
Dedim dürüstçe. Cevabıma tepkisi kahkahalar atmak ve benle dalga geçmek oldu. Bu beklediğim tepkiydi. Başka bir şey beklemeyecek kadar zekiyim en azından.
"Peki aptal kız, aç mısın?"
Dedi yataktan kalkarken. Evet anlamında kafamı salladım. Aretha'nın tapınağından çıktıktan sonra daha hiç yemek yememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.