Gözlerimi açtığımda daha hava yeni aydınlanamaya başlamıştı. Ama uykum kaçtığı için mecbur kalktım. Terra'nın partisi için elbisemi giydim.
Saçlarımı bağlaması için hizmetçi çağırmam gerekti. Zili iki kere sallayınca hemen kapım çalındı.
Kapıda ki hizmetçi elf içeri girdi. O saçlarımı ördü bende dudağıma kırmızı ruj sürdüm.Aslında Aruna'yı umutlandırmak istemiyorumdum ama en yakın arkadaşımın partisinde giyebiliceğim başka elbisem yoktu. Elimden gelen tek şey onu umutlandırmamak için Ares'e verdiğim sözü tutmak olacak.
Gerçi bu da orospuluk gibi hissettiriyor ama eminim Ares'in bununla ilgili bir sorunu yoktur.Sonuçta onunla da birlikte olmak gibi bir niyetim yok şimdilik. Şuan tek amacım ve varlığım güçlenip kim olduğumu öğrenmek.
Saçlarım bitince elf odamdan çıktı. Bende deli gibi odamı turlamaya başladım. Ta ki kapı çalana kadar. Sonunda Adel geldi diye söylenerek kapıyı açtım.
Kapının önünde Ares vardı. Kesinlikle ne beklediğim ne de istediğim şeydi bu görüntü. Herif üstünü bile değiştirmemiş.
"Ne işim var senin burada?"
"Seni partiye götürmeye geldim."
Kaşlarımı çattım.
"Boreas buraya gelmene izin verdi mi?"
"Tabi ki."
Sırıtarak konuşması bir tık korkutuyordu beni. Dünün intikamını alıcak olabilir miydi?
Elini uzattığın da bir süre eline baktım. Sonunda emin olamasamda elimi ona verdim. Elimi çekerek beni kendine yapıştırdı. Yüzüm göğsüne çağınca burnum acıdı. Tam kendimi geri çekecekken kollarını bana dolayarak sabitledi beni. Ne olduğunu göremesemde ışınlandığımızı anladım.
Tekrar geri gitmeye çalışsamda izin vermedi. Sonunda upraşmayı kesip istediği gibi durdum. Bir kaç dakika sessizlik oldu. Ölüm sessizliğinde duyulan tek şey düzensiz nefeslerimizdi.
"Gittiler."
Kollarını çekince geriye çekildim. Sinirle bağırmamak için kendimi zor tuttum.
"Ne oluyor!"
Ormanın ortasında ne yapıyorduk. Her an Shiro'yu çağırabilirdim.
Aniden sırıttı ne arkasında tuttuğu ellerinde ki elma şekerlerini gösterdi.
"Çaldığım elmalarla yaptım."
Derin bir nefes aldıp sakinleşmeye çalıştım çünkü böyle çocuk gibi masum davranırken ona bağıramazdım.
"Bak, şuan paritye gitmeliyiz, lütfen bunu partiden sonraya erteler misin?"
"Partiden sonra kaçamayacağına söz ver."
"Söz."
Çocuk gibi sevinince sert davrandığım için bir tık pişman oldum.
"Partiye gidelim mi, daha dans edicez."
Şaşkınca baktı bana.
"Unutmadın sözünü yani?"
"Unutmadım."
Aniden tekrar sıkıca sarıldı. Hasret mi gideriyoruz anlamadım ki neden bu kadar sıkı sarılıyor.
Toprak sarayının karşısında açtım gözlerimi tam girecekken muhafızlar durdurdu.
"Üzgünüm efendim giremezsiniz."
"Ne demek giremeyiz?"
"Davetiyeniz yoksa giremezsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.