Sonunda hareket edebilme özelliğimi geri aldığımda çoktan zindana hapsolmuştum bile. Çevremde başka hücreler vardı ve çoğunda bir sürü kişi vardı. Ama benim olduğum yerde sadece kızlar vardı. Anlaşılan morlu adam yanında benim gibi pelerini olan ama maske takmış bir kadının teki geri geldi.
"Onu alalım, güçlü bir enerji saçıyor, eminim iyi bir büyücü olur."
Dedi maskeli kadın beni işaret ederken. Mor tenli adam kapıyı açıp beni kolumdan yakalayınca karnına tekme attım. Bunu gören kızlar geri çekilirken erkekler sanki sınıftaymışız gibi tezahürat yaptı.
Adam kolumu daha sıkı tutarken kadın konuştu.
"Hmm.. Kara'ana böyle bir kadını istemez. Erkeklerin yanına at."
Kadının komutu ile canavar iki kolumu birden tutup beni çekince karşı koymadım, sonuçta daha fazla şansımı zorlarsam dayak yerim. Gerçi buradan dayak yemeden çıkamam..
Beni erkeklerin olduğu bir kafese attıktan sonra başka bir kadını alıp gittiler. Erkekler başıma üşüşürken memnuniyetsiz bir şekilde kapının önünde dikildim. Sorulan soruları yok saydım. Ta ki biri kolumu tutup beni onlara döndürene kadar.
Kolumu tutan adamın yüzüne sert bir yumruk atıp kolunu ters çevirdiğmde bağırmaya başladı. Geri kalan erkekler ise gülüyordu.
Kapının yanında dikilen muhafız kılıklı adam kapıyı açıp içeri girince dövdüğüm adamdan uzaklaştım. Ama adam memnun değildi.
"Eğer dövüşmeyi seviyorsan 2. Kata git!"
Dedi yerde ki adam. Muhafız da onu onaylar gibi kolumdan tutup beni hücrenin dışına çekiştirdi. Kendimi sıkmak yetine onun istediği gibi peşinden gittim. Bir kat aşağı indik. Burada daha cüsseli adamalrın olduğu hücreler vardı. Bu katta bir tane kadın yoktu.
Adam beni diğerlerine kıyasla daha az dolu olan bir hücreye attığında etrafını saran erkekleri tekrar katlanmak zorunda kaldım.
"Selam güzelim."
Dedi biri hayatında kadın görmemiş gibi açca. Sinirle Ares gibi sırıtıp baktım.
"Benimle uğraşmayın."
Güldüler. Blöf mü yapıyorum yoksa cidden onlara zarar verebilir miyim aslında emin değilim.
"Yoksa ne olur güzellik?"
Dönüp bana en yakın olanın kulsğını elimi koydu. Elimden çıkan kelebek direkt olarak onun kulağına girince krize girmiş gibi hareketler yapmaya başladı. Sağa sola gidip kulağında ki kelebeğimden kurturmaya çalışırken yere düştü. Yerde hareketine devam edince içeri muhafızlar girdi. Biri adama yardıma giderken ikisi onu korumak için arkasına geçti ve kılıçları siper aldılar.
"Bunu kim yaptı?!"
Herkes beni gösterince iki muhafız da kılıçlarını boğazıma dayadı. Oflayarak iki elimide havaya kaldırdım. Ne yani onlar bana yaklaşınca sorun olmuyor da ben kendimi koruyunca mı sorun oluyordu?
Ben göz devirirken muhafızlar kolumdan tutarak beni bir alt kata indirdiler. Bu gidişle cehenneme inicem az kaldı.
"Her olayda beni aşağı indirirseniz bu işin sonu olmaz yanlız."
Diye söylendiğimde beni yok saydılar. Bende olsam beni yok sayardım. Çok saçmalıyorum çünkü.
Yeni hücre arkadaşlarım pekte dost canlısı değillerdi herhalde, yüzler ve vücutları yaralarla doluydu.
Yavaşça diğer hücreyle burayı ayıran demirden korkulukların olduğu yere geçtim. Yer çamurlu olduğu için ayakta kalacaktım.
Diğer herkesin aksine ayakta kalmaya inat etmem yüzünden saatlerce ayakta kaldım. Sonunda bir muhafız gelip beni çağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.