Kitap Okumak

4 2 0
                                    

Rüyasız uykumdan enerjik bir şekilde uyandım. Bu diyarda aldığım en iyi uyku buydu sanırım. Yine de çokta iyi olduğunu söylemek yalan sayılırdı.

Yavaşça yattığım yerden kayarak kalkmak istesemde belime sarılı kol bunu engelledi. Yavaşça arkama baktığımda Ares'in tek koluyla sıkıca sarıldığını ve kafasını belime yasladığını gördüm. Diğer eliyle kaçmamam için bacaklarıma sarılmış gibiydi.

Yüzünü tam olarak göremesende gözlerinin kapalı olduğunu görebiliyordum. Sessizce elimi kafasına götürdüm. Zaten dağınık olan saçlarını daha da dağıtarak elimi geri çektim. Önce belimde ki kolunu çekerek üstümden attım sonra bacaklarımı saran kolunu açtım. Ares'ten uzaklaşmak için yana kaydığım gibi kendimi yerde buldum. Acıyla inlememek için elimi ağzıma bastırdım. Ciğerlerimde ki hava sessizce boşalıp tekrar tekrar dolarken sonunda ağrıma alıştığım için yerden destek alarak ayağa kalktım.

Sessizce yatan Ares'i izledim bir süre. Kişiliğine ters duran oldukça masum bir yüzü vardı. Belki, dedim bir anlığına. Belki de çok kötü biri değildir.

Saçlarımı tarayıp yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim. Banyo diğer krallıkların aksine gri ve koyu tonlarda ki taşlarla doluydu. Aynanın karşısına geçip yüzüme suyu vurdum. Su beklediğim gibi sıcaktı. Ardından saçlarımı taradım. Tekrar sessiz adımlarla odaya girdiğimde Ares bıraktığım gibi duruyordu.

Sakince yanından geçtim ve odadan çıktım. Ares sürekli bana yemek yapıyordu. Biraz da ben yapmalıyım her halde diye düşündüm.

Hizmetçilere bakmadan sessizce merdivenlere yöneldim. Ayağımda ki terliğin yere vuruşu ile merdivenlerden inerken sarayın girişinde sesim yankılandı.

Hızlıca aşağı indim ve mutfağa girdim. Mutfakta hizmetçiler vardı.

"Bu seferlik ben devralıyorum."

Dedim gülümseyerek. Bana cevap vermeden önce kendi aralarında bakıştılar. Sonunda bu sessiz konuşma bir karara bağlandı ve bana döndüler.

"Tamam."

Dedi biri bıkkın bir sesle. Sonra içersi boşaldı. Mutfakta yanlız kalınca tezgahın başına gittim.

Etrafta ki malzemeleri aradım. Bulduğum şeylerin bir kısmının ne olduğuna emin değildim. Buz dolabında ki normalden çok daha büyük olan yumurtalara biraz baktım. Ne yapacağıma karar verememiştim. Sonunda bir kahvaltı klasiği olarak sandiviç yapma kararı verdim. İki çift ekmek dilimini yan yana koydum. Kaşar peynire benzer bir tadı olan beyaz şeyden iki dilim kesip iki ekmek diliminin üstüne koydum. Sonra ne olduğunu anlamak için tadına bakmak zorunda olduğum domatesten birer dilim koydum. Lahana aynıydı. Ondan başka bir şey aklıma gelmedi.

Ayrı bir tabağa dünyadan aşina olduğum meyvelerden olan elma, mango ve portakaldan dilimler koydum. Üç tane tabağı zar zor tutarak arkamı döndüğümde çoktan yerini almış olan Ares'i gördüm.

"Ne ara uyandın sen?"

Dedim tabakları masaya bırakırken.
Tabakları koyma biçmimi beğenmemiş olacak ki hepsini düzeltti.

"Bir kaç saattir."

Dedi önüne bakarken sırıtarak. Kaşlarımı çattım. Düştüğümde uyuma rolü yapmaya devam etmişti demek ki..

"Düştüğümü duydun o zaman?"

Dedim tek kaşımı kaldırarak onu izlerken. Kafasını bana çevirip gözlerini kapatarak kocaman gülümsedi. Aldığım cevap gayet netti.

Omuz silkip Ares'in karşısına oturdum. Tabağımda ki sandivici kurcalarken bir şeyin eksik olduğuna emindim.

Bir süre sonra Ares parmak şıklattı ve masada alevler içinde altından birer kadeh oluştu. Alevler hiç bir şeye zarar vermeden yom olduğunds kadehin içine baktım. Meyve suyuna benziyordu.

The Nothing Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin