Reddedilme

5 2 0
                                    

Mutfağa girdikten sonra Ares tezgaha ilerlerken ben masanın üstüne oturdum. O elleriyle bana yemek hazırlarken bende onu izledim. İdeal ilişki budur dedim kendime. Sonra gülmemek için kendimi sıktım. Eminim Ares böyle düşünmüyordur. Ya da düşünüyor mu? İstemese bu kadar uğraşmaz her halde. Parmaklarını şıklatması yeterliyken benim için uğraşıyordu.

Bir an kendimi değişik bir düşünce ile baş başa buldum. Ares benim için hem hiç sahip olmadığım baba figürüydü hemde hiç sahip olmadığım sevgili figürü. Ve ona baba diyecek olmadığım gerçeği yüzümü kızarttı.
Bana olan tavrı belki de bana özel değildi ama bana böyle davranan tek kişiydi. Etrafımda ki en tehlikeli kişi oydu belki ama elimde olmayan bir duygu kalbimi sardı. Ne diyelim, kalb bu, ota da konar boka da.

Yutkundum. Bu konu hakkında onunla konuşmam gerekiyordu ama doğru vakti bilmiyordum. Aklıma kitaplarda ki gibi romantik bir balkon itirafı fikri yattı. İtiraf etmesem bile biraz ağzını arayacaktım.

Bir kaç dakika utanç verici halimi saklamak ve o arkasını döndüğünde normal ben olarak onu karşılamak için kendimi zorladım. Sonunda bunu başardım ve bir kaç dakika içinde Ares bana döndü. Elinde iki tabak bana dik dik bakmaya başladı.

"Ne?"

Sırıttı.

"Yemeğimi seve seve bacağından yerim ama senin bunu istediğinden
emin değilim."

Doğru ya. Masa da oturuyordum. Söylediği şey yüzünden kızarırken hızlıca masadan inip yerime oturdum. O da masaya tabakları dizdi. İştah açıcı yemeklere baktım.

Ares son olarak kadehleri getirdikten sonra yerine oturdu. Etin yanına aynı filmlerde olduğu gibi kırmızı şarap getirmişti. Aslında içmeyecek olsamda ısrar ediceğini bildiğim için ses çıkarmadan kadehini doldurmasını izledim.

Şişeyi masanın kenarına bıraktıktan sonra bana döndü.

"Hadi, başlasana."

Normalde krallar ilk yemeğe başlayan kişi olurdu ama Ares her zaman ilk başlayan kişi olmam için beni beklerdi. Nedenini anlayamasam da bu benim epey hoşuma gidiyor.

"Pekâlâ."

Dedim ve yemeğe başladım. Ben ilk lojmanı ağzıma attığımda hâlâ hevesle beni izliyordu. Kafamla ona yemesini işaret etsemde beni takmadı. Sonunda yemeğimi yutunca o da çatalını yemeğe geçirdi.

"Ee, nasıl olmuş?"

Dedi çatalı ağzına götürürken.

"Sen yapınca her şey güzel."

Dedim yarı şakayla karışık. Ağzında ki lokmasını yutunca o da güldü.

"Sende haklısın, benden bahsediyoruz tabi ki mükemmelim."

"Egoist."

Beraber bir daha güldük. Bir şeyş fark ettim. Zamanında adı söylense de şuan hatırlayamadığım bu diyarda güldüpüm zamanların %80'i falan bu adamın yanında olduğum zamanlar oluyor. Tekrar aklıma gelen aşk isimli saçmalıkla yanaklarım yandı.

Bana sırıtarak bakan Ares tek kaşını kaldırdı.

"Ne düşünüyorsun domates?"

Dedi alayla. Kaşlarımı çattım.

"Hiç bir şey. Ve bana domates deme."

Güldü. Bense gayet ciddiydim. Her zaman ki gibi...

"Dersem ne olur, d.o.m.a.t.e.s?"

Sinirle sırıttım. Benim de ayarlarım bozuldu.

"Bu olur!"

Dedim domates dilimini ona fırlatırken. Dilimi havada yakalayıp ağzına attı.

The Nothing Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin