İkinci kez yüzüme vuran güneşle uyandığımda bu sefer suçu kendimde buldum. uykuma devam etmek için arkamı döndüğüm sırada aklıma Terra gelince yattığım yerden doğruldum. Yataktan yavaşça kalkıp banyoya gittim. Banyoda ki işim bitince odaya geri girdim. Önce elbisemi seçtim. İlk defa özenle elbise seçmiştim.
Elbise mükemmel duruyordu. Gözlerim gibi elbiselerimin de mavi olmasıydı belkide Aruna'yı su varisi oluğuma inandıran. Maviye olan yakınlığım boyamıştı gözünü.
Tamamen hazır olunca bu sefer çağrılmadan indim yemek salonuna masa yeni yeni hazırlanıyordu ve içeride hizmetçiler dışında kimse yoktu.
"Günaydın."
Dedim ortaya. Kimse cevap vermeyince hepsine ters bakışalr atsamda yine kimse umursamadı.
Sonra içeri baş muhafız girdi. Yüzüme bile bakmadan yerine oturdu. Bir kaç dakika sonra içeri Adel ve Boreas girdi. İkiside beni görünce şaşırdı.
"Erkencisin bu sabah?"
Dedi Boreas karşıma otururken. Gülümseyerek yanıtladım.
"Evet heyecandan erken kalktım."
"Ben bile senin kadar heyecanlı değilim sanırım."
Dedi Adel gülerek. Aynı şekilde gülmekle yetindim.
"Bugün ikinizide bırakırım, denemeden sonra istersen biraz daha kalıp sohbet edebilirsiniz."
Dedi Boreas gülümseyerek. Teşekkür ettim kısaca. Sonra yemeğe başladım. Bu sefer kimse ilk başlamama karışmadı. Yemek bitince odama çıkıp çanta hazırladım. Çantaya sadece burada yetişen ve tadı mükemmel olan elmalardan doldurdum. Boreas'tan duyduğuma göre son bir haftadır elmaları kimseye satmamış.
Eminim Terra bunları görünce mutlu olacak. Elmaları yanıma alıp Adel'in yanına bahçeye indim. Bir kaç dakika sonra Boreas yanımıza geldi. İkiside bana gülümsüyor, heyecanımı anlıyordu.Boreas tekrar önce bizi sonra kendi Pegasus arabasına bindi. Deneme için tarafsız bölgede bulunan bir kuleye gittik. Kulede her krallıktan ikişer muhafız vardı.
İçeri girdiğimizde bizi taştan duvarları aydınlatan meşaleler bekliyordu. Kahverengi saçlı, soluk kahverengi gözleri olan bir kadın ve altın saçları olan yeşil gözlü bir kadın vardı içeride. Bunlar eğitmenler olmalıydı. İkiside bana sert ve şüpheyle bakıyordu.
Terra'yı görür görmez kucağına atladım. Zar zor ayakta dururken sıkıca sarıldı bana.
"İyisin.."
Dedi sessizce. Kafamı salladım. Sarılmamız bitince bizi izleyen Adel'e döndüm.
"Peki nasıl olcak bu iş?"
Dedim merakla. Tek bildiğim şey tehlikeli olduğu ve sadece güçlü kişilerin yapabildiğiydi.
"Bunu bir tür astral seyahate benzetebiliriz. Ruh kısmen bedeni terk edecek. Ama sorun şu, orada alınan zarar gerçekte de alınır. Bu yüzden varisler eğitildi."
Dedi Terra'nın eğitmeni sertliğinden vazgeçmeden. Anladığımı kafamı sallayarak belirttim.
"Seyehat anında onlardan biraz uzak durman gerek, odaklanmalarını engelleme."
"Peki.."
Odanın öbür ucuna geçip olanları izledim.
Eğitmenler bir şeyler söyledikten sonra ikiside yere oturdu.
Sonra ikiside uykuya dalar gibi gözlerini kapatıp şeyler fısıldamaya başladılar. Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından Terra aniden uyandı. Nefes nefese kalmıştı. Adel ise hâlâ oradaydı. Eğitmenin bir şeyler söylemesi ile Terra tekrar gözlerini kapattı. Bir kaç dakika sonra ikisi de aynanda açtılar gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.