Sabah oldukça enerji dolu uyandım. Heyecanla kalkıp üstümü giyindim ve rüzgar gülünü alıp odamdan çıktım. Odam hiç olmadığı kadar küçük gelmişti. Saat daha erken olduğu için yemek salonu yerine bahçeye çıktım.
Esen serin rüzgar yüzüme vurup saçlarımı geriye atarken kendimi bir müzik klibinde gibi hissettim.Bir kaç dakika yanlız başıma otursamda elma ağaçlarından elma çalan kişiyi görünce oraya doğru ilerledim.
"Ares..?"
Beni görünce olduğu yere çakıldı. Elinde ki elmelarla birlikte alev aldıktan sonra yok oldu. Bu da neydi şimdi? Koskoca kral hırsızlık mı yapıyordu? Elma için değer mi lan..
Yine de bu konu hakkında konuşmama kararı aldım çünkü çok komik ve saçlaydı.
Elma ağaçlarından uzaklaşıp çardağa geri döndüm. Hava tamamen aydınlanınca saraya geri girdim. Sarayın holünde Boreas ile karşılaştık.
"Bu saatte nereden geliyorsun? Bende seni arıyordum."
Güldüm.
"Merak etme kaçmadım."
Gülümsedi.
"Her neyse, bir şey soracaktım, sence Adel'in partisi hangi renk ağırlıklı olmalı, hava krallığında genelde yeşil veya altın kullanılır."
Biraz düşündüm. Bunun hakkında konuşmuştuk aslında.
"Altın, Adel sarıyı çok seviyor."
Gülümsedi tekrar.
"Çok teşekkürler. Bu arada sence alkol olmalı mı?"
"Az miktarda, kimsenin sarhoş olmasına izin vermeyin."
Dedim yanından ayrılırken. Ayrılıyordum çünkü gözlerim sinirden dolmak üzereydi. Neden saçlarım pembeydi ki? Ne vardı beyaz/açık sarı olsa?
Ofladım. Umutmamam gereken bir şey var, ben onlardan daha güçlüyüm, eğer su varisi olsaydım olamazdım. Gerçi belkide su varisiyimdir?
"Bu arada kahvaltıdan sonra gideriz!"
Arkamdan bağırınca ona dönmeden kafamı salladım. Hızlı adımlarla odama gittim. Yemek birazdan hazır olurdu. O zamana kadar odamda takıldım. Kapım çalmadan ben çıktım. Yemek salonuna gittiğimde herke gelmişti bile.
Yemek sakin bir sohbetle son buldu. Yemekten sonra Boreas'ın tavsiyesini dinleyip odama çıktım ve üstümü değiştirdim. Üstüme siyah bir gömlek ve altıma beyaz pantolon giydim. Boreas gibi şık birinin yanında çok baştan savma kalıyordu benim giydiklerim. Saçlarımıda topuz bağladım.
İşim bitince aşağı kata indim. Boreas hazır bir şekilde beni bekliyordu. Elini bana uzattığında elimi onunkine bıraktım.
"Sarılabilir miyim?"
Kafamı salladığımda bana sarıldı ve rüzgar önce etrafımızı sarıp sonra yavaşça yok oldu.
Pembe gölün yakınında kayadan zeminin üstündeydik.
Boreas ıslık çalınca kocaman bir şahin yanına geldi.
"Emin misin? Hala vazgeçebilirsin."
"Eminim, devam edelim."
"Öldür onu."
Şahin hızla üstüme atıldı. Pençelerine karşı kolumu siper aldım. Keskin tırnaklarını koluma geçirince acı bir inleme kaçtı ağızımdan. Ama karşı koymadığımı fark edince durdu. Daha fazlasını yapmadı. Yüzüme bağırırcasına ötüp sahibine geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nothing
Teen FictionThe Nothing Mavi kadar sonsuz serisinin ilk kitabı. . . . . . Mavi kadar sonsuz, siyah kadar yanlız.