-16-

291 17 4
                                    

DÜZENLENDİ!

~

"Bazen çok boş bakıyorsun," Sesi bakışları kadar keskindi. "Tüm duygularını kapatmış gibi." 

Bu sabah sessizliği kuşanan bendim, oturduğum tekli koltukta elimdeki kitabın sarıya kaçan sayfalarında parmak uçlarımı kaydırmıştım. Kelimelerin ruhuma işlemesine istiyor gibi görünüyor olmalıydım, zihnime koyu bir bulut çökmüştü. Elindeki mermer desenli kupayı bana uzattığında bakışlarımı sayfalardan çekmiştim. "Hiç mi bir şey kalmadı?" İçinde kahve olduğunu düşündüğüm bardağı alırken oldukça dikkatliydim, duruşumu dikleştirmiş ve bardağı tekli koltuğun yanındaki küçük cam sehpaya bırakmıştım.

"Espri kabiliyetim ve kitap okuma hayranlığım dışında mı?" Sesim eğlenceli bir şeyden bahsediyor gibiydi ama düşüncelere boğulmuştu. Alaz dün üzerinde beni öptüğü ikili koltuğa geçip oturmuş, bakışlarının ağırlığını hissetmiştim. "Birde kahve aşkın." Yanaklarını şişirip bıraktığında canını sıkkınlığı gözlerine ulaşmıştı. Elimdeki kitabı kapatıp onu da cam sehpaya bıraktığımda saçlarımı omuzlarımın arkasına almıştım. Bu hareketim boynumda ıslak öpücükleri hatırlatmıştı bana, arzu dolu bakışları, öpüşü, titreyen elleri dün gecede geri çekildiğim gibi anılarından da geri çekilmiştim. Bu fiziksel bir tepki olarak vücuduma yansırken Alaz'ın bütün gece uyumayışını ele veren gözlerinin altındaki mor halkalar, kahvaltıda ikimizin de dudaklarını mühürlenişi, sessizlik beyaz koltuklara daha çok yakışan bir şeydi.

"Bu halin beni korkutuyor." Sesi uykusuzluğuna inat canlıydı. Sessizlik. "Yapma," Yüzünü avuçlarının arasına almış, gözlerinin üzerinden parmaklarıyla bastırmıştı. "Sessizliğe gömülme."

Uzanıp mermer desenli kupayı avuçlarımın arasına aldığımda zihnimin yorgunluğunu gizleyemediğimi biliyordum. "Bana biraz seni anlatsana." Sesim umursamazdı, bakışları boynuma değdi, derin bir nefes aldı. "Ne merak ediyorsun?" Kahvemden bir yudum aldığımda bakışlarım gözlerindeydi, neden gece hiç uyumamıştı, neden beni öpmüştü? "Ailen, hayatın..." Dudaklarımdan çok farklı şeyler dökülmüştü ama asıl sorularımın bunlar olmadığını anlayacak kadar kendindeydi, karşımdaki beden.

"Yağız'ı biliyorsun, piçin teki bir şeylere takılmış." Kardeşinden bahsederken gözlerine yansıyan parıltıya bir tutam hüznün karıştığına şahit olmuştum, bende kardeşimden bahsederken böyle miydim? "Onun peşinde nadir görüyorum." Kafamı sallamakla yetinmiştim. "Peki ya sen? Sen neyin peşindesin?" Çenesi kasılmış sonrada sağ eliyle yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarını ovuşturmuştu. "Babam klasik baba işte işkolik biridir." Sorumu cevapsız bırakmasına takılmamıştım ama gözlerim onu kesinlikle rahat bırakmıyordu, oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanmıştı. "Annen?" Sesim uzun zamandır anne sözcüğünü duymamanın verdiği kırgınlığı taşıyordu. "Biz üniversiteye başladıktan sonra babamla iş gezilerine gitmeye başladı, Yağız'ın ayrı eve çıkma isteği de etkili oldu, boş evi beklemesi saçmaydı." Kahvemi tekrar yudumlarken Alaz'ı ayda bir annesini havaalanından almaya gidişi canlandı gözümün önünde. Kalem etekli sarışın ve zarif bir kadına sarılışı ve ona şefkat dolu bakışlarla bakıp bu eve getirişi, bu da neden hala bu evin açık olduğunu gözler önüne seriyordu. 

"Sarışın biri mi?" Bakışlarımı yakaladığında dudakları yukarıya kıvırılmıştı, gözleri kısıldı. "Esmer."

Bakışlarımı kaçırdığımda evde hiç asılı duran fotoğraf olmadığını fark etmiştim. "Sen neden başka eve çıkmadın?" Kahvemden bir yudum daha aldığımda alt dudağımı yalamıştım. "Anılar benim için önemli." Hala bakışlarında alay vardı, az önceki gülüşü gözlerine ulaşmış uykusuzluğunu öldürüp gitmişti. "Mesela, bu koltuğun çok anısı var." Derken oturduğu ikili koltuğu göstermişti, beni dün gece orada öpmüştü, sınırları zorlayarak, yakıp yıkarak. "Banyo kapısının da öyle." Sesim bana meydan okuyan bakışlarına çarpmıştı. Kahkahayla gülmüş ve kafasını koltuğun sırt kısmına geriye bırakmıştı. "Ah, Dolunay," Bakışları tavandaydı, ismimi nefesini verirken mırıldanmıştı. "Ben seninle ne yapacağım?"

Nefes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin