-17-

264 16 8
                                    

DÜZENLENDİ!

~

"Bu kostüme gerek var mıydı?" Ekin başındaki siyah peruğu düzeltip gözlüklerinin üstünden baktığında ona hala gerçekten mi der gibi bakıyordum. "Daha önce hiç torbacıyla buluşmadım." omuzlarını silkmişti. "Dikkat çekmemeye çalışıyorum." Ona büyüyen gözlerle baktığımda arkamda kalan Alaz'ın güldüğünü duyuyordum. "Sürahi neneme benziyorsun." Yağız, Ekin'e iğrendiği bir şeye bakıyormuş gibi baktığında bende arabaya yaslanan Alaz'ın yanına geçmiştim. Yüzünde gece tarifsiz güzel bir uyku çekmişliğin keyifliliği ve huzuru var gibi gelmişti ya da sadece bana yeniden ulaşmanın bir yolunu bulmuşluğun verdiği rahatlıktı. Gözlerimi kıstım ve kalçamı biraz daha buz mavisi arabanın sağ tarafına dayadım, bakışları üzerimdeydi. Dudaklarını yaladı, sakin bir nefes verdi.

Sonra bir rüzgar esti, saçlarımı omuzlarımın arkasına alıp boynumu açığa çıkardı. Az önce sakince verdiği nefesi titrek bir şekilde geri aldı. "Seni buraya getirmemeliydim."Bal rengi gözleri rüzgar karşısında kısıktı. "Bu sahili yerinden kaldırmamdan mı korkuyorsun?" Kafamı onun tarafına çevirdiğimde gözlerinin çevresi güldüğü için kırışmıştı. "Çünkü bunu yapacak kadar öfkeliyim."  Kafasını sağa sola salladı ve üzerindeki siyah kısa kollu tişörtünün altında kalan bedeni saniyelik bir an kasıldı. "Ben borcu tamamen kapatıp yanına gelene kadar arabada bekleyeceksin."Yüzüm alay içinde şekilden şekle girerken avını pençeleri arasına alan bir aslanı durduramayacağını bilmesi gerektiğini düşünmüştüm. "Herhangi bir şey yapman düşman kazanmamızı sağlar, güzelim."  Sesi beni ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Vücudunu bana biraz daha yaklaştırmış ve şimdi kolu koluma değmeye başlamıştı. "Ve o adamın senin gözlerini bile görmesine izin vermem." İkna etmenin noktası olan bu cümle keskindi, ona izine ihtiyacım olmadığını bağırmak istesem de sessizliğimi rüzgara armağan etmiştim. Huzursuzca kıpırdanmış ve sağ eli belime dolanmak için bana uzandığında Ekin'in bize doğru bakmasıyla geri çekilmişti, sıkkın bir nefes verdi.

"Geliyor,sahilin başında." Yağız kafasıyla ağaçların altında kalan kısmı gösterdiğinde yanımdaki beden az önceki huzurlu duruşunu geride bırakmıştı."Arabaya geç."Omzumu silktiğim de bedenimi ona çevirmiştim. "Cezasını çekmesi gerekiyor." Sağ elimin parmaklarını giydiği tişörtün yakalarını düzeltmek için kullanırken Ekin'in sürgülü araba kapısını açıp içeri girdiğini görmüştüm. "Bilirsin kurallarım." Gözlerini kıstı, bende sağ tırnağımı hafifçe boynuna sürtmüştüm. Kahve gözleri öfkelenmişti. "Dolunay." Yutkundu, doğru kelimeleri bulmaya çalışıyor gibi gözlerini sinirle kapatıp açmıştı. "Bu benim meselem." Bu sefer de benim gözlerim kısıldı, ruhumda garip bir dinginlik vardı, fırtına öncesi sessizlik tabiri bu muydu? "Nasıl bir his?" Kelimeler dudaklarımdan döüldüğünde yakasını çekiştiren ellerimi ondan çekmiştim. "Birinin durmadan hayatına müdahale etmeye çalışması nasıl hissetiriyor?" Dudakları gerildi, gözleri bunun yeri ve zamanı olmadığına dair kelimelerini ruhumun önüne atıyordu, kelimelerini görmezden geldiğimde içimdeki dinginlik yerini hırçınlığa bırakmıştı. "Esmerim." Dişlerinin arasından kelimenin tam anlamıyla tısladığında bakışlarım Yağız'a değdi. "Ağabey hadi!" Elindeki para dolu çantayı sırtına takmış ve bana baygın bir bakış atmıştı.

"Arabaya bin, lütfen." Eli koluma dolanırken bende ellerimi teslim oluyormuş gibi havaya kaldırmıştım, burada durmakta inat etmem kardeşiyle benim aramda bir seçim yapmasıyla sonuçlanabilirdi, insanların hayatlarında ilk tercihleri olmayışıma canlı canlı tanık olmak istememiştim. "Bir şartla." Bakışları dudaklarıma kaydı. "Kabul." Şartımı duymadan kabul eden bedene omuzlarımı silktiğim de kolumu parmaklarından kurtarmış ve arabaya geçmiştim. Arabaya bindiğimden emin olan Alaz duruşunu dikleştirmiş ve soluğu kardeşinin yanında almıştı. Sahile doğru ilerlerlerken bakışlarımı Arda'ya çevirdim. "Bir sorun mu var?" Önündeki bilgisayarda bir kaç tuşa daha bastıktan sonra bilgisayarı benimde görebileceğim bir açıyla çevirdi. "Her şey yolunda." Düşünceli bakışları işine olan sevgisini gizleyemiyordu, sarı saçları arabanın siyah döşemelerinin ve siyah film kaplı camların da etkisiyle daha koyu görünüyordu. Üzerinde lacivert kısa kollu bir tişört vardı, çatık kaşlarının altından bakışları önündeki laptop ekranındaydı. Üzerine kamera ve dinleme cihazı yerleştirdiğimiz Alaz ve Yağız'ın şimdilik sadece ayaklarını görüyorduk.

Nefes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin