DÜZENLENDİ!
~
Mutluluk.
Bu Dünya'da sahip olabileceğin en temiz, en saf ve en özgür duyguydu. İşin garip yanı ise mutlu olanlar bundan habersiz, mutlu olmak için çabalayanlar ise oldukça yorgundu. Zordu her şeyi kabullenip tekrar gülebilmek ve her insan başaramıyordu bunu.
Ben ise hep hissetmiştim mutluluğun sıcaklığını, var oluşunu. Ta ki on yaşıma kadar. On yıllığına kapılarını açmıştı bana mutluluk, o gecede kapılarını yüzüme kapamış ve açılmaması için kilit vurmuştu adeta.
Yatakta gözlerimi kapatmış öylece uzanıyordum. Buna dinlenmek de diyebilirdik, tabi gözlerimi açmama neden olan o sinir bozucu kırılma sesini duymasaydım. Bu kaçıncısıydı? Sabır dilenircesine yatakta doğruldum ve göz bandımı çıkartıp kalp şeklini andıran yatağımın yanındaki, düz beyaz masaya bıraktım.
Masada duran siyah deri kaplı defter gözüme çarptı. Günlüğümü ne zamandır yazmıyordum? Ahh sorumsuzun tekiydim. Ayrıca odamda, camın önünde duran küçük şirin mi şirin balıklarında katiliydim.
Düşüncelerime göz devirdim ve defteri alıp, yatağımın başlık kısmına dayandım. Bacaklarımı karnıma kadar çektim ve çekmecelerde bulduğum siyah pilot kalemi geçirdim elime.
Sevgili Günlük!
Uzun zaman oldu, seni yine ve yine yazmayı unutmuşum. Eğer Sara gibi biri olsaydın şuan eline terliği alıp, beni saçımı kesmekle tehdit edebilirdin. Tanrım! Buraya bile Sara'yı yazıyorum. Her neyse.
'İyiyim' eğer soracak olursan. Bunu bugün yirmi yedinci kez söylüyorum. Ve her gün en az bu kadar tekrar ediyorum.
Bu gün farklı olacak. Olmak zorunda. Gülümseyeceğim.
Düşünsene yedi yıl sonra ilk defa gülümseyeceğim. Vovv bu kulağa fazla çılgınca geliyor. Sara hep babaanne ruhuna sahip olduğumu söylerdi, hala gülümseyebildiğimi görünce pişman olacak.
Artık annesiz ve babasız büyüyen küçük bir kız çocuğu olmayacağım. Yeni hatta çok yeni bir başlangıç...
Tanrım! Yeni çalışanımız evi başımıza yıkmadan gitmem gerek. Öpüyorum gibi Sara saçmalığı bir kelime kullanmayacağım. Hayır, hayır kesinlikle kullanmayacağım.
Pekala, Öpüldün. Not: Sara'yı geberteceğim.
Kalemi ve defteri yatağın üstüne gelişi güzel fırlattığım gibi odamdan çıktım. Bu kaçıncı kırılma sesiydi? Kırmızı renk halının kenarlarında ki altın sarısı uzun çizgilere kendi kaptırarak merdivenlere gelmiştim bile. Sinirliyken kesinlikle hızlıydım.
Merdivenin son basamağında durdum ve gözlerimi kısarak konuşmaya başladım.
"Neler oluyor burada?" Sesim sinirli olduğumu gösterecek kadar sertti.
"Serenay hanımın akşam için özel konukları var efendim, onun için hazırlık yapıyoruz." Dedi sorduğum soruyu cevaplayan, çalışanlarımızdan Sema abla.
Açık kahverengiye sahip kısa saçlarını küçük bir tokayla toplamış, en içten gülümsemesiyle birlikte küçük yeşil gözlerini güldüğü için hafifçe kısmıştı. Kardeşimin misafirlerini bilmemem ne kadar doğaldı? Sorumsuz biri olduğum tekrar ve tekrar beynimde yankılanırken. Sorumsuz abla rolünü sevmemiştim.
"Bir şeyleri kırıp dökerek mi hazırlık yapıyorsunuz?" diyerek konumuza döndüm.
Sema abla özür dilercesine kafasını önüne eğmişti bu defa. Yorgunca nefesimi verdim ve anın sinirini üstümden atmak için gözlerimi yavaşaca kırptım. Gözümü kırptığım o küçük anda televizyondaki alt yazı çarpmıştı gözüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefes
ChickLitSiyahtı düşüncelerim. Siyahtı umutsuzluğum, duygularım, bitmişliğim. Siyahtı çığlıklarla dans eden kırgın ruhum. Onca kırıklığın arasında siyah ve sarhoş bir melekti, aşk. Kurtarabilecek miydi beni? Kaybetmiş ve pes etmiş bir ruhu adam edebilecek...