%81

2.2K 213 78
                                    

"Jisung evinde parti veriyormuş, ikimizi de davet ediyor bir tür oyun oynayacaklarını söyledi."

"Sen iyi olacak mısın? Sonuçta hastaneden yeni çıktın."
Açıkçası gitmek istemiyordum. Bu özel anımızın bozulacağı anlamına geliyordu ama Hyunjin istiyorsa gitmekten başka seçeneğim yoktu.
"Beni merak etme."

Hiç beklemediği bir anda kendimi üzerine atıp kollarımı boynuna doladım.
"İyi olduğun için mutluyum Hyunjin."

Bunu yaptığım için belki de sonradan pişmanlık duyacaktım ama şu an çok mutluydum. Bir süre ellerini nereye koyacağını bilemedikten sonra sırtımda birleştirdi. Kafamı omzuna gömüp kokusunu içime çektim. Ve bir anlığına da olsa zamanın durmasını diledim.


Arabasının yanına vardığımızda - adım başı yarasını bahane ederek sızlanan Hyunjin ile birlikteyken bu bile uzun sürmüştü.- kapısını açacakken önüme geçerek beni durdurdu.

"Arabayı da ben kullanmayacağım herhalde."
Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdikten sonra sürücü koltuğuna geçtim.
İtiraz edecek enerjim bile kalmamıştı.

"Baştan söyleyeyim." Bir elimle arabanın kemerine ulaşmaya çalışıyordum ama beceremeyince Hyunjin benim yerime takmıştı. "Sadece hasta olduğun için kabul ettim."
Yalandı. Onu kıramazdım.

"Arabamı 2. kez tehlikeye atmam zaten."
İyi süremediğimi mi ima ediyordu bu?

Arabayı çalıştırdıktan sonra elimi vitese attığımda anlamıştım ne demek istediğini. Sakin kalmaya çalışarak yavaşça kafamı çevirdim.

"Hyunjin.."
"Felix?"
"Araban neden otomatik vites değil?"

Sonunda farketmiş olmamla sırıttı.
"Bilmem."

"Zengin değil misin sen değiştirsene."
"Eski model arabaları seviyorum?"
Yapacak bir şey yoktu. Böyle kullanacaktım.

İlk dakikalar sakin geçtiyse de anayola geçince gerçekten gerilmiştim. Yetmezmiş gibi Hyunjin yanımda sürekli beni kışkırtmaya çalışıyordu. Bir yandan da onunla uğraşıyordum.
"Yeter Hyunjin."

"O küçücük ellerinin direksiyona yetişiyor olması bile mucize. Yerinde olsam susardım."

"Gayet iyi görünüyorsun aslında. Sen niye sürmüyorsun?"

"Seni zorlanırken görmek bana zevk veriyor."

Kızgın bakışlarımı ona çevirdiğimde önüme bakmam için kafasıyla yolu işaret etti. Neredeyse kaldırıma giriyordum.

"Boş yolda bile çarpacak şey bulabiliyorsun ya hayret ediyorum."
Bana yakın elini saçlarımda gezdirip dağıtmıştı ama birbirine girmiş tutamlarım önümü görmemi engelliyordu.

"Hyunjin saçlarımı düzelt."
"Hayır."
"Cidden yolu göremiyorum."
Cevap alamadığımda sesimi yükseltip tekrar seslendim.

"Hyunjin!"

"Tamam bağırmasana. Şurada Joy'un bir tokası olacaktı onu arıyorum."

Sonunda bulduğunda saçlarımı nazikçe arkada birleştirip tokanın kıskacıyla tutturdu. Bana karşı çok kibardı hatta ellerinin alnıma değmemesi için özellikle çaba harcadığına yemin edebilirdim.

"Düzeldi gibi."
Yeniden yola konsantre olmuştum. Vitesi ayarlamakta zorlandığım zamanlar Hyunjin devreye giriyordu.

"Ne kadar kaldı yoruldum ben- Sen fotoğrafımı mı çekiyorsun?"

Kıkırdayarak telefonuna bakmaya devam etmesi de gayet sinir bozucuydu. Şu an araba sürüyor olmasaydım çoktan üzerine çıkmıştım.
"Kafama ne taktın söyle çabuk."

Aynadan yansımamı görmek için sırtımı dikleştirdiğimde gerçekten hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaşmıştım.
Kafamın ortasında pembe bir fiyonk duruyordu.

"O fotoğrafları siliyorsun."
"Yo."
"Ayrıca Joy ne zamandan beri böyle tokalar kullanıyor?"

Telefonunu cebine koyup yüzüne donuk bir ifade yerleştirdi. Böyle yaptığında nefes kesici gözüküyordu.

"Arabama attığım kızlardan biri bırakmış olmalı."
Yüzümü buruşturarak yutkundum. "İğrençsin."

"Dalga geçiyorum Felix, kuzenimindir büyük ihtimalle." Bir an durdu.
"Ayrıca ne kadar kıskanç olmuşsun sen."

Direksiyonu tutan ellerimi biraz daha sıktım. Buna cevap vermeyecektim.

Kırmızı ışığa yakalandığımızda yoldan geçen birkaç kişi beni göstererek gülüyordu. Dişlerimi sıkıp tokamı çıkarmak için yeltendiğimde çok geçti. Yeşil yanmıştı bile.

"Hyunjin çıkar şunu."
"Sen niye çıkarmıyorsun?"
"Çünkü çıkaramıyorum." Gözlerimle direksiyonu işaret ettim.

"Ben de işte tam o yüzden çıkarmıyorum."
Oflayarak yeniden önüme döndüm. Vites işini çözmüş gibiydim ileride birkaç ışık daha vardı. Orada durunca çıkarırdım herhalde.

"Ayrıca böyle çok tatlı gözüküyorsun."
Bunu aniden söylemesiyle neredeyse öndeki araca çarpıyordum.

Yanaklarımın -büyük ihtimalle.- kızardığını görmemesi için kafamı çevirmiştim ama bu sefer de camın yansımasından göz göze gelmiştik. Sırıtışına karşılık dilimi çıkardım. O da yüzünü buruşturdu.

Işıklara vardığımızda tokayı çıkarmak için tek fırsatımın bu olduğunu bilen Hyunjin, ne yapacağımı görmek için beni izliyordu.

Sonuç olarak çıkarmamıştım. Hala tatlı olduğumu söylemesinin etkisindeydim sanırım. Bu onu memnun etmişçesine arkasına yaslandı.

Evin önüne vardığımızda arabayı sağ şeride çekip yavaşladım. Tamamen durduğumuzda inmesi için Hyunjin'e kapıyı açmıştım.

"Tekrar söylüyorum bunların hepsi yaralandığın için."
"Eksik olmayın Şoför Bey."
"Çok komik gerçekten."

Eline anahtarları sertçe tutuşturdum.
O ise kafamda sallanıp duran kurdeleyi yavaşça çıkarıp arabanın koltuğuna bıraktı.

"Diğerlerinin seni böyle görmesine izin veremeyiz herhalde." dedi.
"Tatlı olduğunu söylemiştin." dedim dudaklarımı bükerek.

"Öyle zaten. Kendime saklıyor olamaz mıyım?"
Telefonunu hala elinde sallıyordu gözüme sokmak istercesine. Kaşlarımı çattım.

"Bu arada o fotoğrafları sileceksin." Bir yandan parmak uçlarımda telefonunu elinden almaya çalışıyordum. Aslında silmesini istemiyordum ama işte, eğlenceliydi onunla uğraşmak.

Sayısızıncı kez önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına atmıştı. Aynı hastanede yaptığı gibi. Yeniden aklıma gelince bakışlarımı istemsizce yere çevirdim.

"Bakarız."


oylarinizi eksik etmeyin asklae😽😽

deal | hyunlix. 🖇Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin