Gelen sesle başımı kaldırdığımda tüm yüzler bana çevrilmişti. Sonrasında ayakta duran kişiye döndüm. Sanırım dolap için seçilen kişi olmuştum.
Bu beni korkutmuştu çünkü daha önce yüzünü bile görmediğim biriydi. Adımı nereden biliyordu bu?
Ayağa kalkıp isteksizce o tarafa ilerlediğimde dolabı arkamızdan kapatabilmek için bekleyen Jisung elini omzuma atıp beni kendine çekti.
"İstemediğin bir durum olursa kapağa vurman yeterli, gerisini bana bırak." Dedi sadece ikimizin duyabileceği bir sesle. Kafamı sallayıp dolaba girdim. Bu az da olsa içimi rahatlatmıştı.
Ama işler planladığım gibi gitmemişti. Girer girmez ellerimi sıkıca tutup dolaba yaslamıştı bile.
"Ellerimi bırak?"
Tutuşunu sıkılaştırarak "Of gerçekten bu kadar oyunbozan olmamalısın, sadece biraz eğleneceğiz."Bundan sonra olan şeylerde kendi irademden ufak bir kırıntı bile yoktu. Beynim içtiğim şeyin etkisiyle bulanmıştı ne doğru ne yanlış hiçbir şeyi hatırlamıyordum.
Uzun süredir böyle bir şey hissetmemiştim, benim vücudum alkole dayanıklıydı.
Buna anlam veremezken içeceğin içinde uyuşturucu benzeri madde olabileceğini fark ettiğimde pek çok şey için geçti.
Sırtım dolap kapağına çarptığında dışarıdan gelen birkaç ıslık işittim. Karşımda ellerimi sıkıca tutan adama baktım. Benden birkaç yaş büyüktü, orası kesin.
Daha önce gördüğüm biri değildi. Sesimin neden çıkmadığına anlam veremiyordum aslında bağırıp çıkmak isteyebilirdim burdan. Hyunjin'i düşündüm. Bir oyunu bile düzgün oynayamadığımı düşünecekti kesin.
Ne düşündüm -daha doğrusu düşünemedim.- o an bilmiyorum ama adam bana dokunurken sesimi bile çıkaramadım ve bundan tüm kalbimle nefret ettim.
Kendime asla itiraf etmeyeceğim şekilde Hyunjin'in beni kıskanmasını istiyordum. Salaktım.
Ve şu an yardım çağırmak için enerjim kalmamıştı. Gözlerimden yaşlar akarken kanayan dudağıma kaçıncı asılışı olduğunu, ellerini belimden aşağı indirirken kulağıma fısıldadığı şeyleri, hiçbirini düşünemiyordum.
Tek metrekarelik dolabın zeminine yığılmadan önce tanıdık kollarla tutulmak, tacize uğrarken çıkmayan sesimin bir kereliğine duyulmasını istedim.
Sert şekilde kolumdan tutup kaldırdığında "Dışarıda tek kelime etmeyeceksin değil mi güzelim?" Diye fısıldadı.
Bulunduğum durumdan her şeyimle nefret ettim. Kapanmaya başlayan gözlerimi açık tutmaya çalıştım, burada bayılırsam iyi olmayacaktı.
İçtiğim şey o kadar iğrenç bir şeydi ki hepsine müsaade etmiştim yaptıklarının, midem bulanıyordu. Dolabın kapağı üç kere tıklatıldığında yedi dakika geçmişti. Korkunç yedi dakika.
Dışarı çıktığımda ilk kez bakışlarımı aşağı kaydırdım. Tüm kıyafetlerim kaymıştı ve kırışmıştı.
Kanamaya devam eden dudağımla tek kelime etmeden başımı yere indirip bana bakıp sırıtan o adamı ve birkaç kişiyi görmemeye çalıştım.
Yerime yığılır gibi otururken yanımda duran Hyunjin'e baktım. O zaten bana bakıyordu.
Yavaşça bana eğildi. "Felix, sen iyi misin?"
Çok süperim. Şuracıkta kendimi öldürebilecek psikolojimle mükemmelim. "Hyunjin." dedim, sesim inanılmaz titriyordu.
Ona anlatacaktım. İçeride olan her şeyi. Tam sözlerimi toparlamak için ağzımı açtığımda şişe tekrar çevrilmişti ve etrafımdaki kafalar eğilmiş, ucunun kime geldiğini çözmeye çalışıyordu.
İki kişi arasında kalmıştı. Giselle ve Dahyun. Gerçi kim seçilirse seçilsin, ikisinin de dolapta yanında olmasını isteyeceği kişiyi tahmin etmek zor değildi.
Hyunjin.Daha önce görmediğim biri
"Dahyun'a daha yakın." Diye bağırdığında kalabalıktan onay veren sesler yayılmıştı.Ne düşünmem lazım bilmiyordum. Sürekli bu konuda şakalaşsak da kızlar Hyunjin'e bayılıyordu. Eminim ki bu fırsatı değerlendirecekti.
Kız ayağa kalktı ve düşünür gibi elini çenesine götürdü. Ardından yine çenesindeki parmağını hemen yanımda duran kişiye çevirdi.
Ayağa kalkarken birkaç saniye bana doğru eğildi ve "Söyleyeceğin biraz bekleyebilir mi?"
Ağzımı açıp itiraz edecekken "Lütfen bir dak-"O ise kalkıp dolaba yürümeye başlamış ve çok alçak çıkan sesimi duymamıştı. Dinleyeceğini düşündüğüm için aptaldım. Zaten umursamayacaktı.
Dahyun uzaktan tahrik edici bakışlarla onu süzüyordu. İçeri tamamen girmeden önce kapağın arasından gördüğüm son sahne, Hyunjin'in yakasını çekiştiren bir Dahyundu.
Öncesinde yedi saniye gibi gelen dakikalar şimdi yedi saat gibi gelmişti. Girdiklerinden beri başımı, kendime çektiğim dizlerimden kaldırmamıştım.
Etraf bu sefer sakindi. Herkes çıkacak en ufak ses için pusuda bekliyor gibiydi. Bazıları ise sadece beni izliyordu. Ne tepki vereceğimi.
Tamamen dalıp gitmişken birinin bana seslenmesiyle kendime geldim.
"Bu senin sevgilin mi?" Dedi gülerek.Dolaptan gömleğinin en üstteki düğmelerini ilikleyerek çıkan Hyunjin'i görünce hayal kırıklığını ve birçok şeyi yüzüme yansıtmamak için elimden geldiğince çabalamıştım.
Bıraksalar saatlerce ağlayacaktım. Beni dinlememişti, dinlemeye değer görmemişti ve şimdi de sikseler anlatmazdım.
Şu lanet bodrumdan çıkabilir miydim artık?Çıktıklarında bir alkış kopmuştu hatta insanlar onlar için tezahürat bile yapıyordu. Islık çalarak olayı abartan birkaç budala da eksik değildi tabii.
"Sevgilim bile değil." Diye mırıldandım kendi kendime. Hyunjin'in aksine Dahyunda pek bir değişiklik yokmuş gibi gözüküyordu. Hafif dağılmış makyajı dışında.
Kabul etmeliyim ki böyle olacağını biliyordum. Buna rağmen kısa bir süre de olsa başka bir görüntüyle karşılaşma umudum vardı. Zaten en çok acıtan da bu değil miydi?
İçeride ne yaşandı bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum. Hyunjin yeniden yanıma oturduğunda o tarafa dönme zahmetine bile girmemiştim.
Ergence mi davranıyordum? Sonuçta ne sevgiliydik ne de başka bir şey. Başka ne yapacaktım ki zaten kollarına atlayacak değildim ya.
Belki de itiraz etmemi bekliyordu. Bu son düşünceyi kafamdan silmek için hızlıca başımı salladım. Öyle bir şey imkansızdı.
İnsanların her haraketinde bir neden aramayı acilen bırakmalıydım.
Bazen sadece içinden geleni yaparsın. Bu da öyle bir andı o kadar.Hyunjin'den sonra birkaç kişi daha -Aralarında Giselle ve tanımadığım bir adam da olmak üzere.- dolaba girip çıkmıştı. Açıkçası ben odağımı kaybetmiştim bile.
Başım her zamankinden çok dönüyordu. Eve gidene kadar bayılmamalıyım. Lütfen.
Daha da berbat olanı aynı arabayla geldiğimiz için eve yine Hyunjin'le dönmek zorunda kalacağımdı. Bu düşünceyle alnımı dizime yasladım. Hayatımın en berbat günü.
•
😖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deal | hyunlix. 🖇
Fiksi Penggemar[✔️] hyunjin ve felix, aileleri arasında yapılan bir anlaşma yüzünden birbirlerine aşıkmış gibi davranmak zorundadır. 210622, 150722