17. Episode

158 13 9
                                    

Evdeki herkes sabahın erken saatlerinde kalkıp kahvaltılarını ettiler. Bugünkü planlarına göre; plaja gidip güzel bir mekanda oturacaklardı sonra paten merkezine gideceklerdi. Bunlar yapılırken de Jinsoul kanalı için vlog'unu çekecekti. İsteksiz uyansa da güzel bir gün olacağına dair hisleri vardı. Evden çıkmadan önce Jinsoul videonun girişini çekti. Takipçileri arkadaşlarına aşina olduğu için onları kısaca gösterip hemen arkasından Zhan'ı göstermişti uzun uzun. Biraz rahatsız olsa da dert etmedi ve gülümsedi. Bu sıralar ilgi odağı olmak istiyor değildi.

Giriş videosunu çekmesi bitince hepsi evden çıktı ve arabalara dağıldılar. Seokjin'in kiraladığı ikinci arabayı kullanmak yerine Zhan'ın arabasını ve diğer kiralık arabayı kullanmaya karar verdiler. Zhan, kızları almıştı arabasına diğer erkeklerde Jun'un süreceği arabaya binmişlerdi. Arabayı çalıştırmadan önce Marius'a plajdaki bir mekanın önünde buluşmak için haber vermişti. Şehre girene kadar yüksek sesle şarkı açıp bağıra bağıra söylemişti kızlar. Mutlulardı ve eğleniyorlardı. Zhan da onların enerjilerini paylaşttığı için daha iyi hissediyordu. Böyle deli gibi eğlenmeyeli ne kadar olmuştu? Ne ara bu kadar yaşlanmış gibi hissetmeye başlamıştı?

Bir saatin ardından plaj'ın orada anlaştıkları mekanın otoparkına park ettikten sonra, önce mekana oturmak yerine sahilde eğlenmek istediklerine karar verdiler. Hepsi kuma inen merdivenlerden inip denizin oraya kadar yürümelerini izledi. Marius daha gelmediği için mekanın önündeki kaldırımın oraya geri yürüyüp onu aradı.

"Nerede kaldın?"

"On dakikalık yolum kaldı. Ne yapıyorsunuz?"

"Arabaları park ettik. Kumsala gittiler ben seni mekanın önünde bekliyorum."

"Sen de gitseydin."

"Sonra bizi bulamazsın diye bekliyorum, acele et."

"Emredersiniz efendim."

Gülerek göz devirdi ve telefonu kapattı. Zhan, kapının önünde biraz oyalandıktan sonra Marius'un ileriden geldiğini gördü. Sonunda geliyor diye aklından geçirirken ona doğru birkaç adım attı. Yan yana geldiklerinde, konuşarak beraber plaja diğerlerinin yanına gittiler. Jinsoul video çekiyordu ve denizi, arkadaşlarını, denizin öteki tarafındaki uzun gökdelenleri ve etrafında olup bitenleri de göstermişti. Marius'un geldiğini görünce kamerayı ona uzatıp izleyenlere onu da tanıttı. Yürüyerek biraz daha konuştuktan sonra videoyu kapatmıştı.

Buraya geldiğinden beri sahile hiç inmemişti. Pek yakınından da geçtiği söylenemezdi. Eskiden ailesiyle buraya gelir kumdan kale yaparlardı, en azından hatıralarında kalan bir anısında öyleydi.
Kederle kumlara oturup bacaklarını kendine çekti ve denizdeki dalgaları, ufuk çizgisini izledi. Yibo'nun şu an nerede ve ne yaptığını düşünüyordu. Tekrar onu ne zaman göreceği de belli değildi. Bugünlerde, içindeki o boşluk peyda edince arada aklına Yibo ve ailesi geliyordu. Zhan bir süre düşüncelerinden dolayı sesleri duyamasa da sonradan Mark'ın sesini duyup ona döndü.

"Sen iyi misin?"

Soruyu duymuştu ama cevap verecek gibi değildi bu yüzden gözlerini ondan ayırıp başını salladı. Mark, hiç inanmamıştı bu duruma bu yüzden bacaklarını kuma koyup oturmadan, Zhan'ın sol tarafından sıkıca sarıldı. İleri tarafta da, diğerleri sonraki günlerde ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyorlardı. Junhui yarın gidecekti, ondan sonraki gün de Gongjun. Chaeyoung ise bugün annesine uğrayıp dönecekti. Joshua bir öneride bulundu.

"Bence buz pateninden sonra bir alışveriş merkezine gidip alışveriş yapmalıyız. Benim almam gereken şeyler var."

Jungeun ona katıldı. Sumin başka bir şey daha söyledi.

秘密书 | Secret BookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin