26. Episode

69 7 4
                                    

cr.cafunederler

•••







"Her şeye rağmen gözümün önünde
güzel bir gelecek canlandırmaktan
kendimi alamıyorum."

Van Gogh








•••

Uzun süre cesedin yanında kalmışlardı. Seungyoun, içeri girdiğinde gördükleri karşısında şok olmuştu bu yüzden birkaç dakika etrafta olanlara baktı ve bir şey diyemedi. Lay kanlar içinde yerde yatıyordu, öldüğü belliydi. Jackson bir bacağını kendine çekip kolunu ona yaslayıp karşısındaki Lay'e bakıyordu ve duygu belirtisi yoktu. Zhan, Yibo'ya sarılıyordu. Yibo'nun saçları ıslak görünüyordu ve elleri kanlıydı, yüzü yaralanmıştı. Yixuan ve Wenhan da yerde oturuyordu sadece. Gergin ve endişeli görünüyordu. İkizler, ayakta onların başında duruyorlardı. İçeri girdiklerinde ilk onların ilgilerini çekti. Ying, Seungyoun'un yanına ilerledi ve durdu.

"Lay öldü. Ne yapmalıyız?" diye sorduğunda birkaç dakika sessiz kalıp odaya baktı.

"Acilen gitmeliyiz, ne duruyoruz? Takviyesinin gelmemesinin bir nedeni olmalı. Evdeki korumalardan biri ölmeden önce birilerini çağırmış olabilir. Çok zaman kaybettik." dedi ve Ying'i geçip Yibo'nun yanına ilerleyip eğildi.

"Yibo?" dediğinde kafasını kaldırıp baktı. Seungyoun konuşmaya devam etti. "Gitmeliyiz. Ölen adamı ne yapmamız gerekiyor? Bir şey söylemeyecek misin?"

Yibo, Zhan'ın omzundan tamamen ayrıldı. Zhan'ın üzerinden Seungyoun'a baktı.

"Yakacağız." dediğide "Efendim?" dedi Seungyoun.

"Onu ve bu evi yakacağız." diye tekrar etti. "Dünyadan yok olmasını istiyorum."

Sungyoun başını salladı ve ayağa kalktı.

"Bekle." dedi Yibo. Kafasını kaldırdı ve gözlerine baktı. "Bu odadaki bütün belgelerin toplanması gerek. Birkaç adam getir ve hepsini toplayın."

Ardından Wenhan'a döndü.

"Benzin getirdin değil mi?"

Wenhan başını salladı. Seungyoun'a döndü.

"Bütün eve benzinleri dökün." dedi.

Elinin üzerindeki eli çekip ayağa kalktı. Sağ belindeki yara, ayağa kalktığında acımıştı. Görmezden gelmeye çalıştı ve kapıya doğru yürüdü.

"Ben bir şey alacağım, herkesi dışarı çıkarın." dedi Yibo.

"Anladım." dedi Seungyoun ve ondan önce odadan ayrıldı.

Zhan, ayağa kalkıp Yibo'nun arkasından gidecekken durdu ve omzunun üstünden baktı.

"Yalnız gideceğim Zhan, dışarı çıkmalısın." dediğinde Zhan, birkaç adım Yibo'ya ilerledi. Az önce tuttuğu eli tekrar tuttu ve biraz daha yanaştı.

"Yakmak konusunda emin misin?"

"Evet, lütfen Jackson'a yardım et. Hemen arkanızda olacağım."

Başka bir şey demeden odadan çıktı. Uzun koridorda yürürken, küçük yaştaki halinin burada yürüdünü hayal edebiliyordu. Sonunda acılarına son veriyormuş gibi hissetti. Tam anlamıyla rahatlamış gibi de değildi aslında. Ağlasa her şey tamamlanacak gibiydi ama ağlamak istemiyordu. Ağlayamazdı, henüz olmamalıydı. Hem neden ağlaması gerekiyordu ki? Her şeyden, bütün yüklerinden kurtulacaktı. Her şey bitecekti, endişelenmesi gereken bir şey kalmayacaktı. Anıları gözünün önüne gelirken Lay'in odasının önünde durdu ve kapının kolunu tuttu. Başı berbat bir şekilde ağrıyordu ve kendini kastığı için hiç rahat değildi. Kapının kolunu sıkarken açıp açmamak hakkında kararsız kalmıştı. Sonunda açacağını bilse de bu odaya tekrar girmek midesini bulandırıyordu.

秘密书 | Secret BookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin