19. Episode

140 11 3
                                    





"İçte tutulan gözyaşları, akıtılanlardan daha acıtıcıdır."

Stefan Zweig



--

Wang Yibo gözlerini açar açmaz, sağ tarafındaki adamın yüzünü gördü. Dün de görmüştü, heyecan yapmasına gerek yoktu. Ergen değildi artık. Heyecana ihtiyacı yoktu. Sol kolunu karnının üzerine koymuştu ve yan dönerek sağ kolunun üzerine yatmıştı. Zhan'ı rahatsız etmeden sağ kolunu oynattı. Nispeten rahat bir pozisyondayken Zhan'ın yüzünü izledi.
Sırt üstü yatmıştı ve kafası soluna yani Yibo'ya doğru dönüktü. Yüzündeki ifade o kadar güzeldi ki, rahat bir rüya görüyor gibi duruyordu. Kendisini azcık daha yanaştırıp aralarındaki mesafeyi azalttı. Hakkı olsa da olmasa da kaşının biraz üstüne çok küçük bir öpücük bırakıp kafasını hafifçe eğdi, böylece alınları birbirine çarptı. Saçları birbrine karışmıştı.

İkisinin de üzerinde geniş beyaz tişört vardı. Dün Zhan, kıyafetlerinden birini Yibo'ya verirken benzerini de kendisinin giydiğinin farkında değildi. Kıyafetteki koku yüzünden bütün zerresiyle Zhan'ın kokusuyla mest olurken gözleri kapandı ister istemez. Yumuşak bir kokuydu ama kokunun ismini bildiğinden süpheliydi. Uyandığında sorsa mıydı? Sorabilirdi. Etraftaki sessizlik ve hafiften kapalı olan hava sayesinde odadaki huzur, yıllardır çektiği acıların bir telafisi gibiydi. Sonsuza kadar böyle kalabilseler, çok mu bencilce olurdu?

Bencillikse bile umurumda değildi. Tek umursadığım kişinin o olmasını isterken, neden başkalarını düşünmeliyim? Eğer o isterse her şeyi yaparım, her şeyi. Zhan'ın üzerindeki kolunu biraz daha sıkılaştırdı fark etmeden. En sonunda da birkaç saatliğine tekrar uykuya daldı.

Xiao Zhan, evdekilerle aynı vakitte uyanmıştı. Son kez beraber kahvaltı hazırlamış ve güzelce kahvaltılarını yapmışlardı. Zhan birkaç haftanın ardından gerçekten huzurlu hissediyordu. O kadar rahattı ki, bugün'ün hiç kötü biteceğini düşünmüyordu. O eksiklik de yok olmuştu. Elindeki çubukları tutarken konuştukları şeye gülümseyip arkadaşlarına baktı tek tek. Masanın baş ucunda oturmuştu yine, bu yüzden hepsini rahatça görüyordu. Sol tarafındaki Yibo, diğerlerine nazaran sessizce oturmuş sadece dinleyip yemeğini yiyordu. Yarım saat sonra masayı toparladılar. Kızlar mutfağı hallederken Seokjin, Joshua ve Johnny yukarı çıkıp eşyalarını hazırladılar. Baya eşyaları vardı ve gece toparlayamamışlardı. Bir an geceleri arkadaşlarını dışarı çıkaramadığı için üzüldü. Yüzünü astı koltukta otururken.

Mark ve Yibo da birinci kattaki salonda Zhan ile beraberlerdi. Mark, camdan yağmur yağacağı belli olan bulutları izliyordu. Yibo da koltuklardan birine oturmuş boşluğa bakıyordu. Ne düşünüyor olabilirdi?

Mutfak masasına doğru baktı Zhan. Evindeki değişiklikler hakkında düşünmeyeli ne kadar olmuştu hiç hatırlamıyordu bile. Madayı kaldırıp götürmeli miydi? Chaeyoung, üzerindeki mavi bulutları olan mutfak önlüğü ile salona girdiğinde üçü de ona baktı.

"Ne? Neden bakıyorsunuz?" dedi üstünü göstererek. "Üzerimde bir şey mi var?"

Zhan, böyle bir mutfak önlüğü aldığını hatırlamıyordu.

"Mutfak önlüğünü nereden buldun?" diye sordu.

"Sana aldım. Beğendin mi? İlk ben deneyeyim nasıl olduğuna bakayım dedim. Hatta bir tane daha var, çekmeceye koydum."

"Beğendim, teşekkür ederim. Keşke hiç zahmet etmeseydiniz." dedi Zhan da, gülümseyerek.

"Ne zahmeti, lafı bile olmaz. Ben bir şey diyecektim, ne diyecektim?"

秘密书 | Secret BookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin