when your lips touch mine

374 60 42
                                    

Ölmesi hiç istediğim bir şey değildi. Neden mi? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey ölmesini istemediğim.

Derin bir nefes aldım ve onu bir süre içimde tuttuktan sonra seslice verdim.

"Durabileceğine emin misin? Dudaklarımı ısırdıktan sonra kendini durdurabilir misin?"

Başını hızla aşağı yukarı salladı.

"Peki, ona ihanet etmiş gibi hissetmeyecek misin? Dudakların dudaklarıma değdiğinde."

Histerik bir gülüş bıraktı.

"Ona ihanet etmiyorum Hwang. Seni öpmüyorum. Ölmemek için, sevdiğim adam için yapıyorum bunu."

Yutkundum. Bunu biliyordum ama amacı ne olursa olsun, teknik açıdan değecekti işte.

Eğer benim bir sevgilim olsaydı kimsenin beni öpmesine, ay aman dudaklarımı ısırmasına izin vermezdim.

Dedim ya nolursa olsun değiyordu işte--

"Hwang! Çok konuşuyorsun! Öleceğim lan!"

Gerçekten gözleri kayıp duruyordu.

"Aklını okuyabiliyorum tamam mı? Asıl düşündüğün benim Hanji'me ihanet etmem falan değil, sen kimseyle öpüşmedin ve ilkinin bu şekilde olmasını istemiyorsun. Anlıyorum ama başka şansım yok. Senden bunu istemek zorundayım. Lütfen."

Büyük, büsbüyük, kocaman bir iç çekiş...

Evet kimseyle öpüşmedim. Ve evet bu şekilde olması da benim için garip olacaktı. Ama izin veriyordum.

İzin verdim. Tamam. Yapabilir evet. Isırabilir. Dudağımı yani. Benim muhteşem el değmemiş bal gibi dudaklarımı...

Tanrım ama benim dudaklarım! Ya ölürsem! Ya dudaklarıma zarar verirse!

Ya ben---

Tüm dramatizm, tüm karmaşık duygular birden yok oldu.

Yerlerini dudağımı sızlatan hafif acıya bıraktılar.

Vücudumdan hızlıca akıp onun dudaklarına giden kanı hissedebiliyordum.

Canımın yanmasına odaklanmaktan çok, içimde bir yerlerde beliren saçma duyguya odaklanmıştım.

Yasak olan bir duyguya.

Midemde uçuşan şey, içimde ona karşı oluşan o yasak duygunun sebebiyet verdiği kelebekler miydi, yoksa vücudumdaki kanın çekilmesinden kaynaklanan tansiyon düşüklüğü mü?

Bunun cevabını henüz bilmiyordum. Ama cevabını bildiğim şeyler vardı.

İstemeden de olsa ilk öpücüğüm... Hayır, ilk ısırılışım hoşuma gitmişti.

Hayatını kurtardığımı bilmek, hayatımı hayatına bağlamış olmaktı belki de hoşuma giden.

Düşününce çok mantıksızdı. Günlerdir hiçbir şey hissetmediğim adama karşı birden, dudaklarım dudaklarına dokundu diye hisler beslemek hiç mantıklı değildi.

Ama sadece biraz düşündüğümde bile hissettiklerime bu temasın sebep olmadığını, o minicik dokunuşun sadece içimde gitgide bir çığ gibi büyüyen duygularımın açığa çıkmasına yardımcı olduğunun farkına varıyordum.

Beni bıraktığında, dudaklarımız ayrıldığında ne olacak diye düşünmek yerine şu an ben de onun düşüncelerini okuyabilmeyi arzuluyordum.

İmkansız olduğunu bilsem bile beynimde yankılanan 'keşke'leri susturamıyordum.

O da sevmiş miydi? Onunda hoşuna gitmiş miydi hayatını hayatıma bağlamış olmak? Dudaklarımı hissetmek...

Hepsinin cevabını biliyordum. Hepsi koca bir hayırdı. Ama yine de bu aptalca, zavallıca düşüncelere engel olamıyordum.

Sadece şu an aklımı okumuyor olması için Tanrı'ya yalvarıyordum.

Onun Jisung'a deli gibi aşık olduğunu bile bile içimdeki duyguların büyümesine izin vermiş olmanın büyük utancını yaşamak istemiyordum.

Ellerim istemsizce yapılı göğüslerine çıktı. Üzerindeki siyah tişörtü sıktım.

Korkuyordum. Birçok şeyden...

Ölmekten, okuyabildiği düşüncelerimden, büyümesini istemediğim hislerimden, ne olduğunu asla bilmediğim onun düşüncelerinden...

Hepsinden deli gibi korkuyordum.

Dudaklarımdaki sıcak sızının yavaşça kaybolduğunu, yerini ıslak yerlere değen rüzgarın sebebiyet verdiği soğukluğa bıraktığını hissettim.

Ayrılmıştı. İhtiyacı olanı almıştı ve bitmişti işte.

Zaten böyle olacaktı. Böyle olması gerekiyordu.

Yutkundum.

Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açmaya korkuyordum şimdi.

Dudağımdan çeneme akan kan damlasını hissediyor, fakat kıpırdarsam gözlerimi açmamı istemesinden deli gibi korktuğum için onu silemiyordum.

Yapmadım. Tek bir uzvumu bile kıpırdatmadım.

Dilini çenemden dudaklarıma kadar sürttü bir süre sonra. Minicik bir damlanın bile ziyan olmasını istemiyordu belli ki.

Tepki veremedim. Yorgun hissediyordum. Kısa süre içinde önce gözlerimin karanlıklaştığını sonra ise kulaklarımın görevini yavaşça yapmayı bıraktığını hissettim.

Bayılacaktım. Vücudumu taşıyamaz hale geldiğimde ise umarım beni tutmazdı.

Çünkü ayıldığımda bana ne söyleyeceğini hiç bilmiyordum.

Belki de uyumak, ve hiç uyanmamak en iyisiydi şimdi.

+Bu bolum benim icin cok degerliydi niye bilmiyorum.

Hyunjin'in derin hislerini yansitmayi cok seviyorum

Hyunjin'i cok seviyorum

Guzelce okuyun ve yorum yapin ha, yorumlari okumayi da cok seviyorum

Mmmuuuuuuaaahhh

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin