final, chapter 2 ʰʸᵘⁿˡⁱˣ

470 52 58
                                    

Küçük olan gözyaşları arasından gülerek minik minik burnunu çekti.

"Yol boyu kafanı şişirmiştim değil mi?"

Güldü, büyük olan. Ağlamıyordu. Buna alışmıştı. Bununla yaşamayı öğrenmişti çoktan.

"Sadece yol boyu mu? Otelde de devam ettin konuşmaya."

Felix, otelin tam da dans kursunun yanında olduğunu farketmişti o gün. Dersi bittikten sonra teşekkür etmek istemişti taksideki adama. Bu yüzden girmişti otele.

"Neden yaptığımı bilmiyorum. Kaderin büyüsü altındaydım sanırım."

Uzun saçlı burnunu karşısındaki sevimli adamın burnuna sürterek gülümsedi.

"İyi ki yaptın. İyi ki bırakmadın peşimi."

Felix'te içinden şükrediyordu.

"Hyunjin... İki şeyi merak ediyorum."

"Nedir onlar?"

Uzun saçlı olan hikayesini anlatırken, kucağına oturmuş ve bacaklarını onun beline sarmıştı Felix.

Tam karşısında duran saçlara bir öpücük kondurup onları okşadıktan sonra kendi gözyaşını sildi.

"Minho'nun...öldüğü gün yaptığın şeyden sonra direkt buraya geldiğin güne atladın. Arada aylar vardı. O günlerin nasıl geçti?"

İç çekti ve başını geri yaslayıp beyaz tavanı izledi bir süre.

"O günkü son intiharım olmadı. Sonraki bir ay içinde defalarca denedim kendimi öldürmeyi. Hap aldım, balkondan atlamaya kalkıştım, kendimi astım... Fakat hepsinde başarısız oldum. Ya kendim beceremedim ya da birisi kurtardı beni. Sonra..."

Bakışlarını tavandan çekip sevdiğinin gözlerine çevirdi.

"Yunho senden bahsetmeye başladı. Ne yaparsam yapayım, ölemeyeceğimi anladım o zaman. Seni hiç istemedim. Aşktan korkuyordum. Bir kez daha aynı acıları yaşamaktan çok korkuyordum. Ama onun görülerine çok güveniyordum. Ve kaderi değiştirmeye çalışmak, Yunho'ya zarar verecekti. Bu yüzden bir şekilde seni kabullendim."

Bir süre susup, parmaklarını Felix'in ıslanmış çillerinde gezdirdi.

"Çok güzelsin."

Derin bir nefes aldı ve sonra devam etti.

"Tek istediğim olabildiğince geç karşıma çıkmandı. Toparlanmam gerektiğine karar verdim. Çünkü sadece kendime değil, herkese zarar verdiğimi farkettim. Şubat ayında yapılan Melbourne Üniversitesi'nin sınavına girdim. Kazandım. Sonrasında çok daha iyi oldum. Her gün mezarlığa gidiyordum. Onlarla sohbet ediyordum. Ama hayatımı da sürdürüyordum. Bir sürü şehre gittim mesela, gezdim. Çoğu zaman resim çiziyor ya da Chan hyung ile ingilizce çalışıyordum. Sonrasını biliyorsun. Buraya geldim ve sen tüm hayatımı tamamen değiştirdin. Her şey yoluna girdi."

Felix gözlerindeki yaşlara tezat gururla gülümsedi.

Nasıl da iyi gelmişti sevgilisine.

"Kendine zarar vermenden hiç hoşlanmadım. Bunu bir daha sakın yapma."

Hyunjin uzun, kemikli parmaklarının ucunu Felix'in incecik ve çıplak kollarında gezdirdi.

"Artık bunu yapmak için bir sebebim yok."

Küçük olan sadece gülümsediğinde, büyük olan konuştu.

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin